Şeytan Hakkında Bilinmeyenler

Bu röportajda, sizleri kadim inanışların ve mistik yaklaşımların dünyasına doğru kısa bir yolculuğa çıkaracağız. Şeytan ve cin kavramları, özellikle dinî ve kültürel boyutlarda, asırlardır konuşulup tartışılan konular olarak dikkat çekiyor. Hem korku hem merakla yaklaşılan bu başlıklar, insanoğlunun zihnini daima meşgul etmiştir. Şimdi bu gizemli âleme dair samimi ve bilgilendirici bir röportajı birlikte okuyacağız.
- Şeytan Hakkında Bilinmeyenler
- Röportaj | Koray Kamacı & İsmail Elnur Yılmaz
- 1. Röportaja Giriş
- 2. Şeytan ve Cin Kavramlarının Tarihi Kökenleri
- 3. Bir "Oyun" Olarak Dünya Hayatı
- 4. İblis ve Azazil Miti
- 5. İnsan-Şeytan İlişkisinin Psikolojik Boyutu
- 6. Cinlerin Varlığı ve Özellikleri
- 7. Şeytan ve Cinlerin Yönetsel İlişkisi
- 8. İnsanın Şeytana Karşı En Zor Sınavı
- 9. Şeytanın Besmele ve Dua ile Uzaklaşması
- 10. İnsan ve Kader: Özgür İrade Sorunsalı
- 11. Modern Dünyada Şeytan Kavramı
- 12. İnsan ve Korunma Yöntemleri
- 13. Sonuç ve Genel Değerlendirme
- 14. Röportajın Kapanışı
Röportaj | Koray Kamacı & İsmail Elnur Yılmaz
Bu röportaj, insanlığın en eski ve en gizemli konularından biri olan “cin” ve “şeytan” arasındaki ilişkiye ışık tutmayı hedefliyor. Toplumun farklı kesimlerinde merak uyandıran, zaman zaman korku ve gerilimle karışık bir ilgi çeken bu konu, aslında inanç sistemlerinin ve kadim kültürel birikimin de önemli bir parçasını oluşturuyor. Kimilerine göre bu varlıklar tam anlamıyla mit ve efsaneden ibaretken, kimilerine göre ise gündelik yaşamla iç içe devam eden, görünmez bir âlemin öznesi konumundalar.
Bugün, tüm bu sorulara tarihsel ve metafizik perspektiften bakabilmek için, uzun yıllardır bu konularda çalışmalar yapan ve araştırmalarını paylaşan Metafizik Araştırmacısı ve Yazar İsmail Elnur Yılmaz ile bir araya geliyoruz. Kendisiyle şeytan ve cin kavramlarının kökenine, aralarındaki farklara ve insanın hayatındaki etkilerine dair merak edilenleri kapsamlı biçimde ele alacağız.
1. Röportaja Giriş
Koray Kamacı: Sevgili izleyenler, hepiniz hoş geldiniz. Ben Tarihçi Yazar Koray Kamacı. Bugün, metafizik konulara dair derin araştırmalar yapan ve bu alandaki birikimleriyle tanınan Sayın İsmail Elnur Yılmaz ile gerçekleştireceğimiz röportajda, “cin” ve “şeytan” kavramlarını bütün yönleriyle ele alacağız. Hocam, öncelikle hoş geldiniz.
İsmail Elnur Yılmaz: Hoş bulduk Koray Bey. Bu önemli ve hassas konulara dair görüşlerimizi paylaşmak üzere davet ettiğiniz için çok teşekkür ederim.
Koray Kamacı: Biz de teşekkür ederiz. Bu röportajda, şeytan ve cin arasında nasıl bir ilişki bulunduğundan, aralarındaki temel farklara kadar pek çok soruya yanıt arayacağız. Sizin de uzun süredir bu konuda çalışmalarınız ve kaynak araştırmalarınız olduğunu biliyoruz.
2. Şeytan ve Cin Kavramlarının Tarihi Kökenleri
Koray Kamacı: Hocam, isterseniz ilk sorumu şöyle yönelteyim: “Şeytan ile cin arasındaki fark nedir?” Toplumumuzda bu iki kavram çoğu zaman iç içe geçmiş durumda. Birçok insan “şeytan” deyince aklına doğrudan “cin” getiriyor, ya da tersi. Bu karışıklığı giderebilmek adına tarihsel ve inanç boyutuyla bir çerçeve çizebilir misiniz?
İsmail Elnur Yılmaz: Elbette. Tarihsel perspektifte bakarsak, insanoğlunun yaratılış efsanesine, kutsal metinlere ve mitolojik kaynaklara kadar giden geniş bir yelpazeyle karşılaşırız. Kutsal kabul edilen metinlere baktığımızda, insanın yaratılışından önce Allah’ın (CC) başka varlıklar yarattığına dair bilgiler yer alır. [Kaynak: Kur’an-ı Kerim, Hicr Suresi 27]
Birçok âlimin yorumuna göre, Allah (CC), meleklerden farklı olarak “ateşten yaratılmış” bir tür olan cinleri insanlığın yaratılmasından çok önce var etmiştir. Şeytan dediğimiz varlık ise, genel kanının aksine, melek değil, aslında cin kökenli olup, önceleri aziz kılınmış ve “Azazil” olarak bilinen bir varlık olarak geçer. Ancak kibirlenmesi, Adem’e (AS) secde emrine karşı gelmesi ve bu konuda ısrarcı olması sonucunda “İblis” sıfatıyla kovulmuştur. [Kaynak: Kur’an-ı Kerim, Araf Suresi 11-18]
Dolayısıyla “cin” dediğimiz zaman, ateşten yaratılmış bir topluluktan bahsediyoruz; onların arasında inananı da inanmayanı da olabilir. Oysaki “şeytan” kavramı, İblis önderliğinde kötülüğü temsil eden, insanı saptırmaya çalışan bir rolleri ifade eder.
Koray Kamacı: Yani özetle, şeytan iblisle özdeşleşmiş, cin türü içindeki en büyük muhalif karakter diyebiliriz.
İsmail Elnur Yılmaz: Kesinlikle. Kutsal kaynaklarda “İblis”in, kendi isteğiyle ve kibri yüzünden Hak’tan uzaklaşmayı seçtiği, buna karşılık Allah’ın (CC) insanı bir sınavdan geçirdiği belirtilir. Bu sınavın aktörlerinden biri de iblistir. Bütün cinler şeytana tâbi değildir; ama İblis, özellikle kötücül cin topluluklarının lideri konumundadır. Onlar için bir tür “manevi liderlik” yapar. Bu yüzden “cinleri yöneten şeytan mı?” sorusuna kısmen “Evet” yanıtını verebiliriz, ancak sadece isyankâr olan, kötücül eğilimli cinler için geçerli bir durumdur. Mümin cinlerin yol göstericisi ise şeytan değildir.
3. Bir “Oyun” Olarak Dünya Hayatı
Koray Kamacı: Hocam, sohbetlerinizde sık sık dünyanın bir “oyun” olduğuna, “oyun kurucunun” ise bizden yanaymış gibi davrandığına değiniyorsunuz. Kutsal metinlerde de dünya hayatının bir sınav yeri olduğu vurgusu var. Bu açıdan bakıldığında, “oyun” kavramını açabilir misiniz?
İsmail Elnur Yılmaz: “Oyun” kavramı, konuyu hafife almak anlamında kullanılmamalı. Allah (CC), insana bir ömür vermiş ve bu ömrün sonunda onu yargılayacağını, ilahî adaletin tecelli edeceğini vaat etmiştir. [Kaynak: Kur’an-ı Kerim, Enbiya Suresi 16]
Dünya, ilahî planda sınav alanıdır. Niyet, çaba ve seçimlerimizle karakterimizi inşa eder, kendimizi geliştirir veya tam tersi yoldan saparız. Allah (CC) bizim kazanmamızı istiyor; çünkü merhamet sıfatı galip, ancak imtihan gereği kötülük de bir seçenek olarak var. Bu manada İblis, “Oyun Kurucu”nun (Allah’ın) izniyle hareket eden bir rakip oyuncu gibi. Ama ev sahibi, yani mutlak güç Allah (CC) olduğu için, aslında oyunun kuralları insan lehine düzenlenmiş diyebiliriz. Buradaki en temel vurgu, kişinin verdiği mücadele ve irade beyanıdır.
Koray Kamacı: Anladığım kadarıyla, bu oyunun kurucusu mutlak bir irade olan Yaratıcı, insanı desteklese de, kişinin özgür iradesine karışmadan, bir imtihan dengesini koruyor.
İsmail Elnur Yılmaz: Aynen öyle. İnsan, melek gibi tamamen itaatkâr veya şeytan gibi tamamen isyankâr değildir. İkisinin arasında “ehsen-i takvim” (en güzel kıvam) üzere yaratılmıştır. Yani iyilik de kötülük de insana potansiyel olarak verilmiştir. [Kaynak: Kur’an-ı Kerim, Tin Suresi 4]
4. İblis ve Azazil Miti
Koray Kamacı: “Azazil” adı nereden geliyor ve şeytanın yaratılışının özünde ne var? Bu konuda farklı kültürlerin de kendine özgü yaklaşımları mevcut.
İsmail Elnur Yılmaz: “Azazil”in, bazı tefsir ve rivayetlerde İblis’in ilk isimlerinden biri olarak geçtiği ifade edilir. [Kaynak: İbni Abbas Rivayetleri] O dönem, yani Adem (AS) yaratılmadan önce Azazil çok ibadetkâr bir varlıkmış. Yeryüzünde aşırılığa kaçan ve kâinatta fesat çıkaran cin topluluklarını bastırma görevinde bulunmuş. Ancak sonrasında, insanın yaratılışı gerçekleşince, kendisinde “kibir” baş gösterdi. Yaratıcının “Adem’e secde et” emrine itiraz etti ve “Ben ateşten, o ise topraktan yaratıldı” diyerek büyüklenme yoluna girdi. Neticede Yaratıcının huzurundan kovulup “İblis” sıfatıyla anılır oldu.
Buradan anlaşılacağı üzere, şeytan olarak bildiğimiz varlığın kökeni bir melek değil, cin. Melekler ise nurdan yaratılmış, isyankâr davranma özelliği olmayan varlıklardır.
5. İnsan-Şeytan İlişkisinin Psikolojik Boyutu
Koray Kamacı: Peki, İblis’in insana yaklaşma biçimi ve insan zihnindeki etkisi nasıl gerçekleşiyor? “Şeytanın vesvesesi” dediğimiz olay, gündelik hayatımızın hangi boyutunda ortaya çıkar?
İsmail Elnur Yılmaz: Bu konu, inanç ve psikoloji arasındaki ince çizgide ilerler. İnanca göre, İblis ve avaneleri, insandaki nefis zaafını kullanarak onu kötülüğe yönlendirmek ister. Bu bazen ibadetlerden alıkoyma şeklinde olur, bazen huzursuzluk ve vesvese şeklinde kendini gösterir. [Kaynak: İmam Gazali, İhya-u Ulûmiddin, “Nefs Muhasebesi” bahsi]
Gündelik hayata baktığımızda, “vesvese” bazen “Bu işi yapmasan da olur, kim görecek” diye fısıldar, bazen de “Sen zaten iyi değilsin, boşuna çabalama” gibi umutsuzluk aşılar. Temelde insanı manevi açıdan çökertmeye ve başkalarına zarar vermeye yönlendirir. O yüzden birçok geleneksel kaynakta, her güzel işe “Besmele” ile başlamak tavsiye edilmiştir. Çünkü, “Allah’ın adıyla” diyen bir kişi, manen kendine koruyucu bir zırh kuşanmış olur.
Koray Kamacı: Bu mantıkla bakıldığında, kötülük potansiyeli insanın içindeyse, şeytan sadece bu potansiyeli harekete geçiren bir katalizör mü diyebiliriz?
İsmail Elnur Yılmaz: Elbette, tıpkı elektrik kablosundaki açığı kollayan zararlı bir akım gibi. İnsanın iç dünyasında zaaflar, hırs, kıskançlık, şehvet gibi duygular var. Şeytan, çarpma noktasını kolluyor. Zaten psikologlar da “kişinin en zayıf anında” kaygı, korku veya öfkenin yükseldiğini, bu sırada mantıklı karar alma mekanizmasının devre dışı kalabildiğini söyler. İnanç perspektifindeyse, “o an”, şeytanın en çok nüfuz etmeye çalıştığı durumdur.
6. Cinlerin Varlığı ve Özellikleri
Koray Kamacı: Cinlerle ilgili de çok sayıda iddia ve halk arasında rivayet var. “Cinler mavi ateşten yaratılmıştır” diyen de var, “dumansız alev” ifadesini kullanarak kaynağını ilahî metinlerde arayan da var. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
İsmail Elnur Yılmaz: Kutsal kaynaklarda “dumansız ateş” ifadesi geçer. Bazı İslam âlimleri, “dumansız ateş”in insanın bildiği alevden farklı, daha latif bir enerji türü olduğunu söyler. Gözün ancak belli dalga boylarını görebildiği düşünülürse, cinler farklı bir boyutta faaliyet gösterir. [Kaynak: Kur’an-ı Kerim, Rahman Suresi 15]
Bilimsel açıdan da, mesela elektromanyetik spektrumda bizim göremediğimiz pek çok dalga boyu var. Belki cinler, bu dalga boylarında hareket eden “akıllı varlıklar” olarak görülebilir. Burada “mavi ateş” ifadesi, sembolik veya kısmen gerçeğin yansıması olabilir. Kesin olarak bildiğimiz şey, onların insan bedeninin ve gözlem alanının dışında bir yapı taşıdığı.
Koray Kamacı: Peki “cinler”, tıpkı insanlar gibi özgür iradeye sahip midir?
İsmail Elnur Yılmaz: Evet, cinlerin de iman ya da inkâr etme seçeneği vardır. Bazıları kötülükte ileri giderken, bazıları inananlar safına katılır. Bu nedenle cinlerin bir “topluluk” olduğunu, kendi içinde farklı din, dil ve kültür türleri olduğunu dahi söyleyen görüşler var. [Kaynak: Kur’an-ı Kerim, Cin Suresi 1-2]
7. Şeytan ve Cinlerin Yönetsel İlişkisi
Koray Kamacı: Bu bizi şuna getiriyor: “Cinleri yöneten şeytan mı?” Etrafta çokça duyduğumuz bir sorudur bu. Kimi kaynaklar, “Şeytan cinlerin efendisi, hepsini istediği gibi yönlendiriyor,” derken kimi kaynaklar “Hayır, sadece ona uyanlara liderlik yapabilir,” diyor.
İsmail Elnur Yılmaz: Aslında ikisi de doğru sayılır, ancak duruma göre değişir. Tıpkı insanların içinde iyi ve kötülerin bulunması gibi, cinlerin de kendi içinde farklı inanç grupları ve lider figürleri var. İblis veya “Şeytan” dediğimiz önderlik, genellikle kötülüğü seçmiş cin toplulukları üzerinde tahakküm kurar. Bir nevi “karanlık liderlik”tir bu.
Ama “Mümin cinler” diye tabir edebileceğimiz varlıklar, İblis’in yolunu reddederler ve kendilerine başka rehberler edinirler. Dolayısıyla “Cinlerin tamamı şeytana boyun eğer” gibi bir yargı doğru değildir. “İsyankâr veya kötücül cinler, evet İblis liderliğine tâbidir” demek daha isabetlidir.
8. İnsanın Şeytana Karşı En Zor Sınavı
Koray Kamacı: Yakın çevremizden ya da çeşitli kaynaklardan şu iddiayı işitmişizdir: “İnsanın şeytana karşı en zor imtihanı, ölüm ânındadır.” Bunu biraz açabilir misiniz?
İsmail Elnur Yılmaz: Pek çok manevi ve geleneksel kaynakta, insanın “sekerat” diye adlandırılan ölüm anında, şeytanın son bir hamle yapacağına dair anlatılar mevcuttur. [Kaynak: İmam Kurtubi, Tezkire, “Ölüm Halleri” bahsi] Bu dönemde kişi susuzluk, korku ve kaygı gibi yoğun duygularla yüzleşir. Anlatılana göre, şeytan son nefeste “inkâr” ettirebilmek için çeşitli hilelere başvurur. “Bak ben sana su vereyim, sen yeter ki şu inancı terk et” tarzında manevi tuzaklar kurar. Burada da kişinin iman gücü, kararlılığı ve Yaratıcının yardımı devreye girer. Gerçek inanç sahibi olan, o zor anda dahi aldanmaz. Ama zayıf düşmüş bir kimse, bu tuzağa düşebilir, denir.
Koray Kamacı: Bu gerçekten insanda derin bir endişe uyandırıyor. Demek ki ömür boyu verdiğimiz mücadele, son nefeste de devam ediyor.
İsmail Elnur Yılmaz: Kesinlikle. İnsan ömrünün her ânı bir imtihan. Burada esas olan, Yaratıcı’nın yardımının her zaman “kul istediğinde” geleceği vurgusudur. “Ben kuluma şah damarından daha yakınım” diyor [Kaynak: Kur’an-ı Kerim, Kaf Suresi 16]. Yani, kişi samimiyetle sığındığında yardım görecektir. Ama dalgınlık, gaflet ya da iman zayıflığı en kritik anda büyük kayıplara yol açabilir. Zaten ömrü, eğer iyi yaşamışsanız, son nefesinizin de teminatı gibi görebiliriz. Ancak hiçbir şey de kesin değil; çünkü bu, çok hassas bir konu.
9. Şeytanın Besmele ve Dua ile Uzaklaşması
Koray Kamacı: Bir de “besmele” çerçevesinde konuşulanlar var. Yemek yediğimizde, su içerken ya da bir işe başlarken “Bismillah” dememiz gerektiği söylenir. Bunun şeytandan korunma veya onun etki alanını daraltmada ne gibi bir rolü var?
İsmail Elnur Yılmaz: Dinî öğretilerde, “besmele”nin manevi bir bariyer oluşturduğuna inanılır. Bu yalnızca bir söz değildir; niyetle söylenmesi, yüce Yaratıcı’yı hatırlama anlamına gelir. Rivayetlere göre, “Besmele”yle başlanan her işte şeytanın ortaklık payı azalır. Mesela besmele çekmeden yemeğe başlayan kişinin sofrasına şeytanın yanaşabileceği söylenir. [Kaynak: Müslim, Eşribe 103]
Böyle ritüeller, aslında bilinçli farkındalığı, manevi bağlantıyı korumayı amaçlar. İçtenlikle söylendiğinde, insandaki savunma mekanizmasını kuvvetlendirir. Şeytanın en büyük silahı, zihinsel boşluk ve gaflet anlarıdır.
Koray Kamacı: Tecrübe edenler, “Besmeleyle yaptığım işler daha bereketli oluyor,” diyor. Bu, bir tür ruhsal motivasyon sağladığı için olabilir mi?
İsmail Elnur Yılmaz: Tam da öyle. Modern psikolojide de “positive affirmation” diye bir kavram vardır. İnsan olumlu sözler sarf ettiğinde, bilinçaltını olumlu yönde etkiler. “Besmele” ise manevi bir teyit ve bağlantıdır. Maddi-manevi motivasyonun yükseldiği hissedilir. Böylece hem maddi hem de ruhsal olarak “daha düzenli” bir hâle bürünebiliriz.
10. İnsan ve Kader: Özgür İrade Sorunsalı
Koray Kamacı: Burada kadere dair bir soru beliriyor: Madem Allah (CC) bizim iyiliğimizi istiyor ve bize “besmele” gibi bir korunma imkânı sunuyor, niçin hâlâ bu “savaş” devam ediyor?
İsmail Elnur Yılmaz: Çünkü özgür irade sisteminin bir parçası da “yanılma imkânı”dır. Kötülüğe kapı aralamak da insanın elindedir, iyiliği seçmek de. Bu seçim süreci, insanı diğer yaratılmışlardan ayıran temel bir özelliktir. Kimi zaman zorluklar, kayıplar, ahlaki ikilemler insanın direncini test etmek için ortaya çıkar. Bunlarda şeytanın payı, elbette vardır, ama nihai karar insana aittir.
11. Modern Dünyada Şeytan Kavramı
Koray Kamacı: Modern dönemde “şeytan” kavramı bazen yalnızca mecazi bir ifade olarak kullanılıyor. “Şeytanî düşünce”, “negatif enerji” gibi tabirler, manevi varlık inancının ötesinde, daha soyut bir konsepte dönüşmüş durumda. Bu konuda görüşünüz nedir?
İsmail Elnur Yılmaz: Bir kavramın sembolik kullanımı, onun hakiki varlığını ortadan kaldırmaz. Tarih boyunca pek çok mistik ve dinî gelenek, “kötülüğü sembolize eden bir figür” tasvir etmiştir. Bunu günümüz psikolojisi, “İçimizdeki karanlık yan” diye yorumlasa da, inanca göre bu “karanlık yan”ın dışarda da bir kaynağı, bir varlığı mevcuttur.
Modernite, her şeyi ölçülebilir ve deneysel görmek ister. Ancak şeytan veya cin, ölçülüp biçilmesi kolay olmayan konular. Dolayısıyla “negatif enerji”, “kötücül zihin” gibi daha seküler terimler benimsiyorlar. Bu tercihler, inanç yönünü ortadan kaldırmaz; sadece anlayış tarzı değişir.
12. İnsan ve Korunma Yöntemleri
Koray Kamacı: Şeytan ve cinin insana yaklaşma imkânı varsa, korunma metotları da olmalı. Besmele dışında hangi yöntemler tavsiye edilir?
İsmail Elnur Yılmaz: Genel olarak “dengeli bir yaşam” tavsiye edilir. Öfke, kin, açgözlülük, kibir gibi aşırı duygular, kişiyi savunmasız hâle getirir. Ayrıca zikir, dua ve ibadet, farkındalığı arttırdığı için şeytana karşı bir kalkandır. Nitekim, çok saygın âlimlerimiz “Her gece yatmadan belirli dualar okunmasını” salık verir. [Kaynak: Tirmizî, Da’avât 21]
Bunun yanında, maddi anlamda temizliğe ve helal lokmaya dikkat etmek, ruhsal direnci güçlendirir. “Helal kazanç” ve “midenin helal gıda ile dolması” insandaki manevî enerjiyi artırır. Temiz olmayan her alışkanlık veya davranış, şeytanın kapıyı aralamasına neden olabilir.
Koray Kamacı: Demek ki, bir yandan dua ve ibadet, diğer yandan ahlaki temizlik, dürüstlük gibi öğeler, şeytan ve cin etkisinden korunmada önemli faktörler.
İsmail Elnur Yılmaz: Kesinlikle. Kısacası, güvenlik duvarınızı hem manevi hem de ahlaki olarak inşa etmelisiniz. İçinizde öfke veya nefret biriktiğinde, şeytanın etki alanına kolayca girersiniz.
13. Sonuç ve Genel Değerlendirme
Koray Kamacı: Hocam, çok yönlü ve çok katmanlı bir konu bu. “Şeytan ve cin” dediğimizde, aslında insan psikolojisi, toplumsal inanç ve gelenekler, kutsal kaynaklar, hatta bilimsel yaklaşımlar dahi devreye girebiliyor.
İsmail Elnur Yılmaz: Evet, çünkü bu mesele tek boyutlu değil. Hem inanç, hem kültür, hem de bireysel deneyim söz konusu. Özetle, cinler ve şeytan, insandan farklı boyutta yaratılmış, farklı özelliklere sahip varlıklar. Cinler, inanan ve inanmayan topluluklar halinde yaşamlarını sürdürürken, şeytan bu toplulukların sadece kötücül olanına liderlik yapıyor. İnsan, özgür iradesiyle iyilik ve kötülük arasındaki tercihini yapıyor. Şeytanın temel gayesi, bu tercihte kişiyi olabildiğince kötülüğe çekmek.
Koray Kamacı: Peki bir son söz olarak, izleyicilerimize nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
İsmail Elnur Yılmaz: Her şeyden önce unutulmamalı ki insan, yaratılışı gereği “eşref-i mahlûkattır” yani yaratılmışların en şereflisi. Bu mevkide kalmak ya da düşmek, kendi seçim ve çabalarımıza bağlıdır. Manevi bir açıdan bakıldığında, Yaratıcı bizim iyiliğimizi, huzurumuzu, kurtuluşumuzu ister. İblis ise kaybetmemizi…
Ancak sonuçta insan, “kendi zaafları” ve “kendi iradesi” doğrultusunda hareket eder. Temiz bir kalple, bilerek ve isteyerek iyiliğe yönelmek, şeytanın sinsi tuzaklarından korunmanın en etkili yoludur. Gaflet anları, nefse aşırı güven, kibir ve öfke gibi duygular ise vesveseye kapı aralar.
14. Röportajın Kapanışı
Koray Kamacı: Değerli İsmail Elnur Yılmaz, sorularımızı bütün içtenliğinizle yanıtladığınız için çok teşekkür ediyorum. Bu derin konuları her zaman konuşmak mümkün değil. Umarım izleyicilerimiz için de ufuk açıcı olmuştur.
İsmail Elnur Yılmaz: Ben de teşekkür ederim Koray Bey. Toplumun merakını uyandıran ama bir o kadar da korku objesi hâline gelen bu konularda, arka plandaki inanç, mitoloji ve psikolojik boyutları vurgulamak istedim. Dilerim herkes için faydalı olur.
Koray Kamacı: Değerli izleyicilerimiz, bugün “Şeytan ile Cin Arasındaki Fark ve İnsan Üzerindeki Etkileri” başlığı altında Metafizik Araştırmacısı ve Yazar İsmail Elnur Yılmaz ile keyifli ve bir o kadar da düşündürücü bir röportaj yaptık. Röportajımızın satır aralarında şeytan kavramının kökeni, cin âlemi, insan psikolojisi ve inanç sistemleri üzerine önemli detaylar paylaşıldı. Unutmayalım ki, dünya hayatı bir sınavsa, hepimiz bu sınavın katılımcılarıyız. “Oyun kurucu”nun istediği, hepimizin hakikati bulup iyilikle yol almasıdır. Diğer taraftan, kötülüğü seçmek de bir ihtimal. Seçimin sorumluluğu insana ait.
Umarız bu röportaj, konuyla ilgili merakınızı gidermiş ve yeni sorular doğurmuştur. Çünkü her soru, yeni bir araştırma, yeni bir keşif demektir. Bir sonraki buluşmamızda görüşmek üzere, hoşça kalın.
Views: 0