Musallat Pençesinde | Gerçek Korku Hikayesi

Gerçek Korku Hikayesi | Ömer’in başına gelen musallat olayı, korkunç rüyalar ve iş yerindeki gizemli Emin Usta’nın yardımıyla yaşadığı manevi savaş. Bir kurtuluş ve sır hikayesi.

Merhabalar, ben Ömer Gümüş. Yaklaşık iki yıl önce başıma gelen bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum. Sağlam bir mesleğim vardı. Ne iş yapıyorsun diye sorarsanız, bir tekstil firmasında çalışıyordum. İşimi seviyordum, maaşım da oldukça iyiydi. İşyerinde çoğunluğun sevdiği, güler yüzlü ve sempatik biriydim. Başıma gelen musallat olayından, hayatıma bir anda giren Emin Usta sayesinde kurtuldum. Şimdi gelelim nasıl başladığına.

Bundan tam iki yıl önce bir sabah işe giderken tuhaf bir duygu hissettim. Anlık bir düşme mi desem, inceden bir elektrik çarpması mı desem, tam olarak tarif edemiyorum. Meğer o his, musallatın habercisiymiş. Musallatın neden olduğu hala bir sır.

O gün iş yerine yeni bir ustabaşı getirdiler. İsmi Emin’di. Oldukça mütevazı ve nur yüzlü bir abimizdi. Birkaç gün içinde kendisiyle tanışıp kaynaşmıştık. Çok tatlı bir dili olan, İslami konularda sohbet etmeyi seven, dine düşkün bir insandı. Bu sırada bende değişik ruh halleri olmaya başlamıştı. Geceleri korkunç kabuslar, gündüzleri ise halüsinasyonlar görüyordum. Bana sürekli namaz kılmamı söyleyip, “Namaz kılmayanın ahirette yeri olmaz,” diyordu. Oysaki ben günahı sevabı çok umursamayan, kız peşinde koşan, bazı insanlara acımasızca laf sokup kalp kıran, şımarık bir kişiliktir. Fakat Emin Usta o kadar ikna edici ve o kadar ibret verici hikayeler anlatıyordu ki kendimi düzeltme kararı aldım.

Namaza başlamak istedim. Ancak ne zaman dua ve sure okumaya kalksam, iç organlarım parçalanıyormuş gibi hissediyor, devam edemiyordum. Bir gün mesaimi bitirip eve geçtim. O gün çok yorulduğum için kendimi hemen yatağa atıp uyumaya koyuldum. Gece 2-3 gibi ter içinde uyandım. Doğruldum yatağımda, sağıma soluma bakıp tekrar uzandım. Uyumaya çalıştım ama nafile, gördüğüm kabusu bir türlü aklımdan çıkaramıyordum.

Rüyamda bir sokaktaydım. Sağ elimden bir çocuk, sol elimden bir çocuk tutmuş beni karanlığın dibine götürüyorlardı. Sonra bir anda ışınlanmış gibi bir mekana geldik. Geldiğimiz yer dünya hayatındaki bir mekandan çok farklıydı. Etraf kırmızı ve siyah karışımı tuhaf bir renkteydi. Ortada bir kazan vardı ve kazan etrafında onlarca insan dans ediyordu. Başlarında çirkin mi çirkin bir yaratık, onların reisiymiş gibi emirler yağdırıyordu. Yaklaşık 20 metre uzakta olmasına rağmen beni görüp dibime gelmesi bir saniye sürmemişti. Bana, “Bize katıl, bizimle ol!” dedi. Sonra önüme güzel bir kadın getirip tekrar konuştu: “Bununla zina yap ve bize katıl!” dedi. Kendime hakim olmaya çalışıp bakışlarımı başka tarafa yöneltmiştim. Sol tarafımdan, yaklaşık kulağıma fısıldamaya başladı: “Şuna bak, bu güzelliği kaçırma!” O dakikadan sonra kendimi kaybettim ve o kadınla zina ettim. Uzunca bir süre bu kabusu düşündükten sonra tekrar uykuya dalmıştım.

Sabah uyandım ve işe gitmek için yola koyuldum. Bu rüyayı Ustabaşı Emin Abi’ye anlatmak istesem de nasıl anlatırdım bilemiyordum. İşyerine vardığımda Emin Abi gözlerini dikmiş beni kesiyordu durmadan. Neden böyle baktığını düşünürken yanıma geldi ve “Neden yaptın?” diyerek çıkıştı. “Neyden bahsediyor acaba?” diye sordum kendi kendime ama “Nereden bilebilir?” diye düşünüp anlamamış gibi davrandım. Bana sadece, “Namazını kıl,” diyerek yanımdan uzaklaştı. Birkaç defa gidip anlatmak istesem de yapamadım.

Bu rüyadan sonra iki ay boyunca gözüme doğru düzgün uyku girmedi. Ne zaman uyusam bu rüyayı görüyordum. Her sabah yataktan yorgun kalkıyor, işyerinde uyuyordum. İşyerinden performansımın düştüğü ile ilgili şikayetler de gelince olayı anneme anlatmak zorunda kaldım. Annem beni okuyup yastığımın altına küçük bir Kur’an-ı Kerim koydu ve her gece uyumadan önce dua okumamı istedi.

Bir sabah işyerine vardığımda Ustabaşı yanıma gelip, “Bu rüyalar bitecek, az kaldı. Yastığın altına Kur’an-ı Kerim koyulmaz, onu kaldır,” deyip beni fırçaladı. Utanmıştım ama aklımda bir soru vardı: Bu adam bunları nereden biliyor? Annemle mi konuşmuştu? Beni mi takip ediyor diye endişeye kapıldım. Akşam eve gittiğimde konuyu anneme açtım. Duymayı istediğim cevabı alamamıştım. Annem bu konuyu hiç kimseye anlatmadığını ama bir hocaya gitmemizin iyi olabileceğini söyledi. Gerçekten çok tuhaf şeyler oluyordu. Gece olunca Emin Usta’nın söyledikleri geldi aklıma ve Kur’an-ı Kerim’i yastığımın altından aldım.

Ama bu sefer uyuduğumda her zamankinden farklı bir rüya gördüm: Şehir merkezinin ortasında bir otobüs durağında bekliyordum. Çevredeki insanlar garip bir şekilde bana bakıyordu. Kafamı nereye çevirsem, nerede bir insan görsem gözleri üzerimdeydi. Yanımdan yürüyerek geçen amca, karşı binanın camından bakan teyze, binanın altındaki berberde tıraş olan adam ve berber… Hepsinin gözleri rahatsız edici bir şekilde beni süzerken otobüs geldi. Otobüse bindiğimde benden başka yolcu olmadığını fark ettim. Tuhaf şeyler oluyordu. İnmek istedim ama muavin kolumu tutup “Gel içeri,” diye ısrar etti. Ses edemedim ve arka koltuğa geçip şoförle muavini izlemeye başladım. Ara ara ikisi aynı anda kafasını çevirip bana bakıyordu ama son çevirdiklerinde kalbim yerinden çıkacak gibi hissettim. Çünkü bu sefer vücutlarını döndürmeden kafalarını 180 derece açıyla çevirmişlerdi! O sırada gözüm muavinin ayaklarına takıldı; ayakları tersti!

Rüya bu ya, otobüsün camını kırıp kendimi yola attım ve biraz yuvarlandıktan sonra kalkıp koşmaya başladım. Bir anlığına durdum ve dönüp arkama baktım. Aman Allah’ım! İkisi de hemen ensemdeydi! Tekrar koşmaya başladım. “Peşimdeler!” deyip kendimi kalabalığın içine attım. Yanından geçtiğim bütün insanlar “Burada!” diyerek beni gösteriyordu. Sanki herkes onların hizmetindeydi. Kalabalığı yara yara bir sokağa girdim. Sokağın çıkmaz sokak olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Tekrar geriye döndüğümde hemen karşımdaydılar. Çirkin çirkin gülmeye başlayıp, “Kendini bize teslim et, bize katıl!” demeye başladılar. Artık yapabilecek hiçbir şeyim yoktu. Olduğum yerde dizlerimin üzerine çöktüm.

O sırada hiç beklemediğim bir şey oldu. İkisi de bir anda susup arkama bakmaya başladılar. Ne olduğunu anlam veremeyip ben de arkamı döndüm. Karşımda beyazlar içinde nurani bir varlık vardı. Yaydığı beyaz ışık yüzünden yüzünü seçemiyordum. Yavaş adımlarla yürüyerek önüme geçti ve dua okumaya başladı. O iki varlık yere çivilenmiş gibi hareket edemiyordu. O nurani varlık konuşmaya başladı: “Sizi lanetli varlıklar! Siz bilmez misiniz, Allah Celle Celalühü her daim mazlumun yanındadır. Yaptığınız sizi ancak atanız gibi sonsuz cehenneme çeker. Şimdi size son bir şans veriyorum: Haddinizi bilin, İslam’a geçin, hem ebedi hayatınızı hem de fani hayatınızı kurtarın,” dedi. Bu sözlere karşılık küfürler savurmaya başladılar. Nurani varlık dua okurken güçten düşmeye başladılar. Onların yanına gidip etraflarını saran bir çember çizdi ve “Müslüman ancak Allah Celle Celalühü’den korkar, sizden korkacak değilim. İnadınızdan vazgeçip İslam’a geçin ve çektiğiniz acı son bulsun. Yoksa Allah’ın izniyle yakarım ikinizi de!” dedi.

Birkaç dakika sessizlikten sonra bir tanesi öne çıkarak, “Ben İslam’a geçmek istiyorum,” dedi. Bunu duyan diğer varlık onun üstüne atladı ve boğuşmaya başladılar. “Atamıza ihanet edemezsin! Irkımıza ihanet edemezsin!” diyerek küfürler savuruyordu. Maalesef İslam’a geçmek isteyen duman haline gelip kayboldu. Kötü olan varlık, “Biz asla insanlarla bir olmayız! Biz size cehennemi yaşatmaya and içmişiz! Bizden korkun da atamıza hizmet etsin!” diyerek tehditler savurmaya devam ediyordu. Nurani varlık bu ifritin iflah olmayacağını anlamıştı. Tekrar dualar okumaya başladığında ifrit çemberin içinde kıvranmaya başladı. Acılar içinde bağırırken kaçacak yer arıyordu fakat çemberin etrafında görünmez bir duvar varmış gibi çarpıp duruyordu. En sonunda siyah bir dumana dönüşüp yavaş yavaş kaybolduğunda uykudan uyandım.

Kendimi uzun zamandır böyle dinç ve uykusunu almış hissetmemiştim. Kalkıp işe gittiğimde Emin Abi ile binanın dışında karşılaştık. Bana işinden istifa ettiğini, uzaklara gideceğini söyledi ve namazı bırakmamam gerektiği ile ilgili nasihatlerde bulundu. Vedalaşıp ayrıldık. Biraz uzaklaştıktan sonra dönüp seslenerek, “Merak etme, o ölmedi, akdine geçti,” dedi. Kimden bahsediyordu? Benim rüyamı nasıl bilebilirdi? Ben düşüncelere dalmışken çoktan gitmişti bile.

Mesai başladığında herkes bendeki değişimi fark etmişti. Uzun zamandır beni böyle dinç ve güler yüzlü göremediklerinden bahsettiler. Onlara Ustabaşı Emin Abi’nin neden ayrıldığını sorduğumda hepsinin yüzünde aynı ifade vardı. Söyledikleri tek şey vardı: “İyi misin? Emin Usta kim?”

Views: 8

İlginizi Çekebilir:Bir Musallat Kurbanının Günlüğü | Gerçek Korku Hikayesi
share Paylaş facebook pinterest whatsapp x print

Benzer İçerikler

The Jinn Haunting My Marriage | A True Horror Story
Evliliğime Musallat Olan Cinler | Gerçek Korku Hikayesi
The Beauty of Seferihisar | Paranormal Story
Seferihisar Güzeli | Paranormal Hikaye
Treasure Hunt at the Jinn Tumulus | A True Horror Story
Cinli Tümülüste Define Kazısı | Gerçek Korku Hikayesi
Shadows by My Bed | True Horror Stories
Yatağımdaki Gölgeler | Gerçek Korku Hikayeleri
The Possessing Amulet | A True Horror Story
Musallat Muskası | Gerçek Korku Hikayesi
The Jinn Bride | True Horror Story
Cin Gelin | Gerçek Korku Hikayesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Paranormal Dergi | © 2025 |