Korunma Ayetleri | Ayat-ı Hırz
Ayât-ı Hırz Nedir?
“Ayât-ı Hırz”, cin ve şeytan gibi varlıkların şerrinden, nazar, büyü, hastalık ve musibetlerden korunmak için okunan ayetlerdir. Bu ayetler, yedi gün boyunca okunabildiği gibi, isteyen onları muska haline getirerek üzerinde de taşıyabilir. Rivayetler genellikle sâlih kişilerin tecrübelerine dayanır; bir kısmı da hadislerle ilişkilendirilmektedir. İmam Suyûtî, Kur’an’ın “havas” denilen manevi özelliklerinden söz ederken, bu tarz uygulamaların büyük oranda tecrübeye dayandığını belirtir (bk. İtkan, 2/434).
- Korunma Ayetleri | Ayat-ı Hırz
- Ayât-ı Hırz Nedir?
- Korunma Ayetleri (Ayât-ı Hırz)
- Korunma Ayetlerinin Yazılışı, Okunuşu ve Anlamları
- Fâtiha Sûresi
- Bakara Sûresi; 1, 2, 3, 4, 5. Ayetler
- (Bakara Sûresi 163,164. Ayetler - 2 Defa)
- Âmenerrasûlü (Bakara Sûresi 284-286. Ayetler)
- Âyet-el Kürsî (Bakara Sûresi 255-257)
- Âl-i İmrân Sûresi 18,19. Ayetler (Belirtilen Kısım)
- Âl-i İmrân Sûresi 26, 27. Ayetler
- A’râf Sûresi 54, 55, 56. Ayetler
- Mü’minûn Sûresi 115, 116, 117, 118. Ayetler
- Sâffât Sûresi; İlk 10 Ayet
- Rahmân Sûresi; 33, 34, 35. Ayetler
- Haşr Sûresi; Son 3 Ayet (21, 22, 23, 24)
- Âl-i İmrân; 154. Ayet
- En’âm Sûresi; 17. Ayet
- Tevbe Sûresi; 51. Ayet
- Tevbe Sûresi; 128, 129. Ayetler
- Yûnus Sûresi; 107. Ayet
- Hûd Sûresi; 56. Ayet
- İbrâhîm Sûresi; 12. Ayet
- İsrâ Sûresi; 43. Ayet
- İsrâ Sûresi; 110, 111. Ayetler
- Ankebût Sûresi; 60. Ayet
- Rûm Sûresi; 17,18. Ayetler
- Fâtır Sûresi; 2. Ayet
- Yâsîn Sûresi; 83. Ayet
- Sâffât Sûresi; 180, 181, 182. Ayetler
- Fetih Sûresi; 27, 28, 29. Ayetler
- Rahmân Sûresi; 33, 34, 35, 36. Ayetler (Tekrarlı)
- Haşr Sûresi; 21, 22, 23, 24. Ayetler (Lev Enzelna)
- Cin Sûresi; 1, 2, 3, 4, 5, 6. Ayetler
- Burûc Sûresi; 20, 21, 22. Ayetler
- İhlâs Sûresi (7 Defa)
- Felak Sûresi (7 Defa)
- Nâs Sûresi (7 Defa)
- Uygulama:
Korunma Ayetleri (Ayât-ı Hırz)
Ayât-ı Hırz olarak ifade edilen 33 ayetin koruyucu olduğuna dair İbn Ömer’den rivayet edilen ve Hz. Peygamber’e dayandırılan bir hadise işaret edilir. Bu korunma ayetlerinin listesi, gelenekte şöyle verilir:
- Fâtiha Sûresi: (Tamamı)
- Bakara Sûresi: 1-5; 163,164; 255-257 ve 285, 286. ayetler
- Âl-i İmrân Sûresi: 18,19. âyetten sadece: “İnneddîne indellâhi’l-islâm” kısmı, 26, 27, 154. ayetler
- En’âm Sûresi: 17. ayet
- A’râf Sûresi: 54-56. ayetler
- Tevbe Sûresi: 51,128 ve 129. ayetler
- Yunûs Sûresi: 107. ayet
- Hûd Sûresi: 56. ayet
- İbrâhîm Sûresi: 12. ayet
- İsrâ Sûresi: 43, 110 ve 111. ayetler
- Mü’minûn Sûresi: 116-118. ayetler
- Ankebût Sûresi: 60. ayet
- Rûm Sûresi: 17 ve 18. ayetler
- Fâtır Sûresi: 2. ayet
- Yâsîn Sûresi: 83. ayet
- Sâffât Sûresi: 1-11 (ilk on bir ayet), 180-182. ayetler
- Fetih Sûresi: 27-29. ayetler
- Rahmân Sûresi: 33-36. ayetler
- Hadîd Sûresi: 1-5 (ilk beş) ayetler
- Haşr Sûresi: 21-24. ayetler
- Cin Sûresi: 1-6 (ilk altı) ayetler
- Burûc Sûresi: 20-22. ayetler
- İhlâs, Felak, Nâs Sûreleri: (Tamamı)
Bu ayetler, cin ve şeytanın şerrinden, sara hastalığına, sihire ve büyüye karşı korunmak için yedi gün okunur. Dileyen bu ayetleri muska olarak üzerinde de taşıyabilir.
Korunma Ayetlerinin Yazılışı, Okunuşu ve Anlamları
Fâtiha Sûresi
Yazılışı (Arapça):
بِسۡمِ ٱللهِ ٱلرَّحۡمَـٰنِ ٱلرَّحِيمِ
ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلۡعَـٰلَمِينَ
ٱلرَّحۡمَـٰنِ ٱلرَّحِيمِ
مَـٰلِكِ يَوۡمِ ٱلدِّينِ
إِيَّاكَ نَعۡبُدُ وَإِيَّاكَ نَسۡتَعِينُ
ٱهۡدِنَا ٱلصِّرَٲطَ ٱلۡمُسۡتَقِيمَ
صِرَٲطَ ٱلَّذِينَ أَنۡعَمۡتَ عَلَيۡهِمۡ غَيۡرِ ٱلۡمَغۡضُوبِ عَلَيۡهِمۡ وَلَا ٱلضَّآلِّينَ
Okunuşu:
Bismillâhir rahmânir rahîm.
El hamdu lillâhi rabbil âlemîn (âlemîne).
Er rahmânir rahîm(rahîmi).
Mâliki yevmid dîn(dîne).
İyyâke na’budu ve iyyâke nesta’în(nestaînu).
İhdinâs sırâtel mustakîm(mustakîme).
Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn(dâllîne). Âmin.
Anlamı:
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir, Din gününün Mâlikidir. (Allah’ım!) Yalnız Sana kulluk eder, yalnız Senden yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet; nimet verdiğin kimselerin yoluna; gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil.
Bakara Sûresi; 1, 2, 3, 4, 5. Ayetler
Arapça:
بِسۡمِ ٱللهِ ٱلرَّحۡمَـٰنِ ٱلرَّحِيمِ
الٓمٓ (١) ذَٲلِكَ ٱلۡڪِتَـٰبُ لَا رَيۡبَ فِيهِۛ هُدً۬ى لِّلۡمُتَّقِينَ (٢) ٱلَّذِينَ يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡغَيۡبِ وَيُقِيمُونَ ٱلصَّلَوٰةَ وَمِمَّا رَزَقۡنَـٰهُمۡ يُنفِقُونَ (٣) وَٱلَّذِينَ يُؤۡمِنُونَ بِمَآ أُنزِلَ إِلَيۡكَ وَمَآ أُنزِلَ مِن قَبۡلِكَ وَبِٱلۡأَخِرَةِ هُمۡ يُوقِنُونَ (٤) أُوْلَـٰٓٮِٕكَ عَلَىٰ هُدً۬ى مِّن رَّبِّهِمۡۖ وَأُوْلَـٰٓٮِٕكَ هُمُ ٱلۡمُفۡلِحُونَ (٥)
Okunuşu:
Elif Lâm Mîm
Zâlikel kitâbü lâ raybe fîh, hüden lil-müttakîn
Ellezîne yü’minûne bi’l-ğaybi ve yükıymûna’s-salâte ve mimmâ razaknâhum yünfikûn
Vellezîne yü’minûne bimâ ünzile ileyke ve mâ ünzile min kablike ve bi’l-âhirati hüm yûkınûn
Ulâike alâ hüden mir rabbihim ve ulâike hümül müflihûn
(Bakara Sûresi 163,164. Ayetler – 2 Defa)
Aşağıdaki iki ayet “Ve ilâhüküm ilâhün vâhid” ifadesiyle başlar:
Arapça:
وَإِلَـٰهُكُمۡ إِلَـٰهٌ۬ وَٲحِدٌ۬ۖ لَّآ إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ ٱلرَّحۡمَـٰنُ ٱلرَّحِيمُ (١٦٣) إِنَّ فِى خَلۡقِ ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَٱخۡتِلَـٰفِ ٱللَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلۡفُلۡكِ ٱلَّتِى تَجۡرِى فِى ٱلۡبَحۡرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ۬ فَأَحۡيَا بِهِ ٱلۡأَرۡضَ بَعۡدَ مَوۡتِہَا وَبَثَّ فِيهَا مِن ڪُلِّ دَآبَّةٍ۬ وَتَصۡرِيفِ ٱلرِّيَـٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلۡمُسَخَّرِ بَيۡنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِ لَأَيَـٰتٍ۬ لِّقَوۡمٍ۬ يَعۡقِلُونَ (١٦٤)
Okunuşu:
Ve ilâhüküm ilâhün vâhid, lâ ilâhe illâ hüve’r-Rahmânü’r-Rahîm
İnne fî halkıs-semâvâti ve’l-ardı vahtilâfi’l-leyli ve’n-nehâr ve’l-fülkilletî tecrî fi’l-bahri bimâ yenfeu’n-nâse ve mâ enzelellâhu mines-semâi min mâin fe ahyâ bihil-arda ba’de mevtihâ ve bese fîhâ min külli dâbbetin ve tasrîfi’r-riyâhi ve’s-sehâbi’l-müsahhari beyne’s-semâi ve’l-ard, le âyâtin li kavmin ya’kılûn.
Âmenerrasûlü (Bakara Sûresi 284-286. Ayetler)
Arapça:
لِّلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَمَا فِى ٱلۡأَرۡضِۗ وَإِن تُبۡدُواْ مَا فِىٓ أَنفُسِڪُمۡ أَوۡ تُخۡفُوهُ يُحَاسِبۡكُم بِهِ ٱللَّهُۖ فَيَغۡفِرُ لِمَن يَشَآءُ وَيُعَذِّبُ مَن يَشَآءُۗ وَٱللَّهُ عَلَىٰ ڪُلِّ شَىۡءٍ۬ قَدِيرٌ (٢٨٤)
ءَامَنَ ٱلرَّسُولُ بِمَآ أُنزِلَ إِلَيۡهِ مِن رَّبِّهِۦ وَٱلۡمُؤۡمِنُونَۚ كُلٌّ ءَامَنَ بِٱللَّهِ وَمَلَـٰٓٮِٕكَتِهِۦ وَكُتُبِهِۦ وَرُسُلِهِۦ لَا نُفَرِّقُ بَيۡنَ أَحَدٍ۬ مِّن رُّسُلِهِۦۚ وَقَالُواْ سَمِعۡنَا وَأَطَعۡنَاۖ غُفۡرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيۡكَ ٱلۡمَصِيرُ (٢٨٥)
لَا يُكَلِّفُ ٱللَّهُ نَفۡسًا إِلَّا وُسۡعَهَاۚ لَهَا مَا كَسَبَتۡ وَعَلَيۡہَا مَا ٱكۡتَسَبَتۡۗ رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذۡنَآ إِن نَّسِينَآ أَوۡ أَخۡطَأۡنَاۚ رَبَّنَا وَلَا تَحۡمِلۡ عَلَيۡنَآ إِصۡرً۬ا كَمَا حَمَلۡتَهُ ۥ عَلَى ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِنَاۚ رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلۡنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِهِۦۖ وَٱعۡفُ عَنَّا وَٱغۡفِرۡ لَنَا وَٱرۡحَمۡنَآۚ أَنتَ مَوۡلَٮٰنَا فَٱنصُرۡنَا عَلَى ٱلۡقَوۡمِ ٱلۡكَـٰفِرِينَ (٢٨٦)
Okunuşu:
(Lillâhi mâ fis-semâvâti ve mâ fil-ard)
Ve in tübdû mâ fî enfusikum ev tühfûh yuhâsibküm bihillâh… (284. âyetin tam okunuşu üstteki gibidir)
285: Âmenerrasûlü bimâ ünzile ileyhi mirrabbihî ve’l-mü’minûn, küllün âmene billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusulihî, lâ nuferri-ku beyne ehadim mir rusulih, ve kâlû semî’nâ ve ata’nâ ğufrâneke rabbenâ ve ileyke’l-masîr.
286: Lâ yükellifüllâhu nefsen illâ vüs’ahâ, lehâ mâ kesebet ve aleyhâ maktesebet, rabbenâ lâ tüâhıznâ in nesînâ ev ah-ta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ isran kemâ hameltehû alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tühammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih, va’fü annâ, vağfir lenâ, verhamnâ ente mevlânâ fensurnâ ale’l-kavmi’l-kâfirîn.
Âyet-el Kürsî (Bakara Sûresi 255-257)
Arapça:
ٱللَّهُ لَآ إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ ٱلۡحَىُّ ٱلۡقَيُّومُۚ لَا تَأۡخُذُهُ ۥ سِنَةٌ۬ وَلَا نَوۡمٌ۬ۚ لَّهُ ۥ مَا فِى ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَمَا فِى ٱلۡأَرۡضِۗ مَن ذَا ٱلَّذِى يَشۡفَعُ عِندَهُ ۥٓ إِلَّا بِإِذۡنِهِۦۚ يَعۡلَمُ مَا بَيۡنَ أَيۡدِيهِمۡ وَمَا خَلۡفَهُمۡۖ وَلَا يُحِيطُونَ بِشَىۡءٍ۬ مِّنۡ عِلۡمِهِۦٓ إِلَّا بِمَا شَآءَۚ وَسِعَ كُرۡسِيُّهُ ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَٱلۡأَرۡضَۖ وَلَا يَـُٔودُهُ ۥ حِفۡظُهُمَاۚ وَهُوَ ٱلۡعَلِىُّ ٱلۡعَظِيمُ (٢٥٥)
لَآ إِكۡرَاهَ فِى ٱلدِّينِۖ قَد تَّبَيَّنَ ٱلرُّشۡدُ مِنَ ٱلۡغَىِّۚ فَمَن يَكۡفُرۡ بِٱلطَّـٰغُوتِ وَيُؤۡمِنۢ بِٱللَّهِ فَقَدِ ٱسۡتَمۡسَكَ بِٱلۡعُرۡوَةِ ٱلۡوُثۡقَىٰ لَا ٱنفِصَامَ لَهَاۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ (٢٥٦)
ٱللَّهُ وَلِىُّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ يُخۡرِجُهُم مِّنَ ٱلظُّلُمَـٰتِ إِلَى ٱلنُّورِۖ وَٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَوۡلِيَآؤُهُمُ ٱلطَّـٰغُوتُ يُخۡرِجُونَهُم مِّنَ ٱلنُّورِ إِلَى ٱلظُّلُمَـٰتِۗ أُوْلَـٰٓٮِٕكَ أَصۡحَـٰبُ ٱلنَّارِۖ هُمۡ فِيهَا خَـٰلِدُونَ (٢٥٧)
Okunuşu:
Allâhu lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyül-kayyûm. Lâ te’huzühû sinetün velâ nevm, lehû mâ fis-semâvâti ve mâ fil-ard. Men zellezî yeşfe’u ‘indehû illâ bi-iznih. Ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehüm ve lâ yuhîtûne bi şeyin min ‘ilmihî illâ bimâ şâ
. Vesi’a kürsiyyühü’s-semâvâti ve’l-ard ve lâ ye’ûdühû hıfzuhumâ ve hüve’l-aliyyü’l-azîm.
Lâ ikrâhe fi’d-dîn, kad tebeyyene’r-ruşdü mine’l-ğay, femen yekfür bi’t-tâğûti ve yü’min billâhi fekadistemseke bi’l-urveti’l-vüskâ lenfisâme lehâ, ve’llâhu semî’un alîm.
Allâhu veliyyül-lezîne âmenû yuhricühüm mine’z-zulümâti ile’n-nûr, vellezîne keferû evliyâuhümü’t-tâğût, yuhricûnehüm mine’n-nûri ile’z-zulümât, ulâike ashâbün-nâr, hüm fîhâ hâlidûn.
Âl-i İmrân Sûresi 18,19. Ayetler (Belirtilen Kısım)
Arapça:
شَهِدَ ٱللَّهُ أَنَّهُ ۥ لَآ إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ وَٱلۡمَلَـٰٓٮِٕكَةُ وَأُوْلُواْ ٱلۡعِلۡمِ قَآٮِٕمَۢا بِٱلۡقِسۡطِۚ لَآ إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَڪِيمُ (١٨)
إِنَّ ٱلدِّينَ عِندَ ٱللَّهِ ٱلۡإِسۡلَـٰمُ
Okunuşu:
Şehidallâhu ennehû lâ ilâhe illâ hüve ve’l-melâiketü ve ülûl-‘ılmi kâimen bi’l-kıst. Lâ ilâhe illâ hüve’l-azîzü’l-hakîm.
“İnned dine ‘indallâhi’l-İslâm”
Âl-i İmrân Sûresi 26, 27. Ayetler
Arapça:
قُلِ ٱللَّهُمَّ مَـٰلِكَ ٱلۡمُلۡكِ تُؤۡتِى ٱلۡمُلۡكَ مَن تَشَآءُ وَتَنزِعُ ٱلۡمُلۡكَ مِمَّن تَشَآءُ وَتُعِزُّ مَن تَشَآءُ وَتُذِلُّ مَن تَشَآءُۖ بِيَدِكَ ٱلۡخَيۡرُۖ إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَىۡءٍ۬ قَدِيرٌ۬ (٢٦)
تُولِجُ ٱلَّيۡلَ فِى ٱلنَّهَارِ وَتُولِجُ ٱلنَّهَارَ فِى ٱلَّيۡلِۖ وَتُخۡرِجُ ٱلۡحَىَّ مِنَ ٱلۡمَيِّتِ وَتُخۡرِجُ ٱلۡمَيِّتَ مِنَ ٱلۡحَىِّۖ وَتَرۡزُقُ مَن تَشَآءُ بِغَيۡرِ حِسَابٍ۬ (٢٧)
Okunuşu:
Kulillâhümme mâlike’l-mülk, tü’tî’l-mülke men teşâ’ ve tenzi’ul-mülke mimmen teşâ’ ve tü’izzü men teşâ’ ve tüzillü men teşâ’, bi yedikel hayr, inneke alâ kulli şey`in kadîr.
Tûlicu’l-leyle fi’n-nehâr ve tûlicu’n-nehâra fi’l-leyl, ve tuhricü’l-hayye mine’l-meyyiti ve tuhricü’l-meyyite mine’l-hayy ve terzuku men teşâ’u bi ğayri hisâb.
A’râf Sûresi 54, 55, 56. Ayetler
Arapça:
إِنَّ رَبَّكُمُ ٱللَّهُ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَٱلۡأَرۡضَ فِى سِتَّةِ أَيَّامٍ۬ ثُمَّ ٱسۡتَوَىٰ عَلَى ٱلۡعَرۡشِ يُغۡشِى ٱلَّيۡلَ ٱلنَّهَارَ يَطۡلُبُهُ ۥ حَثِيثً۬ا وَٱلشَّمۡسَ وَٱلۡقَمَرَ وَٱلنُّجُومَ مُسَخَّرَٲتِۭ بِأَمۡرِهِۦۤۗ أَلَا لَهُ ٱلۡخَلۡقُ وَٱلۡأَمۡرُۗ تَبَارَكَ ٱللَّهُ رَبُّ ٱلۡعَـٰلَمِينَ (٥٤)
ٱدۡعُواْ رَبَّكُمۡ تَضَرُّعً۬ا وَخُفۡيَةًۚ إِنَّهُ ۥ لَا يُحِبُّ ٱلۡمُعۡتَدِينَ (٥٥)
وَلَا تُفۡسِدُواْ فِى ٱلۡأَرۡضِ بَعۡدَ إِصۡلَـٰحِهَا وَٱدۡعُوهُ خَوۡفً۬ا وَطَمَعًاۚ إِنَّ رَحۡمَتَ ٱللَّهِ قَرِيبٌ۬ مِّنَ ٱلۡمُحۡسِنِينَ (٥٦)
Okunuşu:
İnne rabbekümullâhullezî halekas-semâvâti ve’l-arda fî sitteti eyyâmin summe’stevâ ale’l-arş, yüğşî’l-leyle’n-nehâra yatlûbühû hasîsen ve’ş-şemse ve’l-kamera ve’n-nücûme müsehharâtin bi emrih, elâ lehül-halku ve’l-emr, tebârekellâhu rabbü’l-âlemîn.
Üd’û rabbeküm tedarru’an ve hufyeten, innehu lâ yuhibbü’l-mu’tedîn.
Ve lâ tüfsidû fi’l-ardi ba’de ıslâhihâ, ved’ûhû havfen ve tama’an, inne rahmetallâhi karîbun minel-muhsinîn.
Mü’minûn Sûresi 115, 116, 117, 118. Ayetler
Not: Metinde 116. ayetin 7 defa okunması tavsiye edilmiştir.
Arapça:
أَفَحَسِبۡتُمۡ أَنَّمَا خَلَقۡنَـٰكُمۡ عَبَثً۬ا وَأَنَّكُمۡ إِلَيۡنَا لَا تُرۡجَعُونَ (١١٥)
فَتَعَـٰلَى ٱللَّهُ ٱلۡمَلِكُ ٱلۡحَقُّۖ لَآ إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ ٱلۡعَرۡشِ ٱلۡكَرِيمِ (١١٦)
وَمَن يَدۡعُ مَعَ ٱللَّهِ إِلَـٰهًا ءَاخَرَ لَا بُرۡهَـٰنَ لَهُ ۥ بِهِۦ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ ۥ عِندَ رَبِّهِۦۤۚ إِنَّهُ ۥ لَا يُفۡلِحُ ٱلۡكَـٰفِرُونَ (١١٧)
وَقُل رَّبِّ ٱغۡفِرۡ وَٱرۡحَمۡ وَأَنتَ خَيۡرُ ٱلرَّٲحِمِينَ (١١٨)
Okunuşu:
Efahasibtüm ennemâ halaknâküm abesen ve ennaküm ileynâ lâ türce’ûn.
Fe teâlellâhü’l-melikü’l-hakk, lâ ilâhe illâ hüve rabbü’l-arşil-kerîm.
Ve men yed’û me’allâhi ilâhen âhare, lâ burhâne lehu bihî fe innemâ hisâbuhû ‘inde rabbih, innehu lâ yüflihul kâfirûn.
Ve kul rabbi’ğfir verham ve ente hayrur-râhimîn.
Sâffât Sûresi; İlk 10 Ayet
Arapça:
بِسۡمِ ٱللهِ ٱلرَّحۡمَـٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَٱلصَّـٰٓفَّـٰتِ صَفًّ۬ا (١) فَٱلزَّٲجِرَٲتِ زَجۡرً۬ا (٢) فَٱلتَّـٰلِيَـٰتِ ذِكۡرًا (٣) إِنَّ إِلَـٰهَكُمۡ لَوَٲحِدٌ۬ (٤) رَّبُّ ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَہُمَا وَرَبُّ ٱلۡمَشَـٰرِقِ (٥) إِنَّا زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنۡيَا بِزِينَةٍ ٱلۡكَوَاكِبِ (٦) وَحِفۡظً۬ا مِّن كُلِّ شَيۡطَـٰنٍ۬ مَّارِدٍ۬ (٧) لَّا يَسَّمَّعُونَ إِلَى ٱلۡمَلَإِ ٱلۡأَعۡلَىٰ وَيُقۡذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍ۬ (٨) دُحُورً۬اۖ وَلَهُمۡ عَذَابٌ۬ وَاصِبٌ (٩) إِلَّا مَنۡ خَطِفَ ٱلۡخَطۡفَةَ فَأَتۡبَعَهُ ۥ شِہَابٌ۬ ثَاقِبٌ۬ (١٠)
Okunuşu:
Vessâffâti saffâ
Fezzâcirâti zecra
Fettâliyâti zikrâ
İnne ilâheküm levâhid
Rabbüs-semâvâti ve’l-ardı ve mâ beynehümâ ve rabbü’l-meşârik
İnnâ zeyyennes-semâed-dünyâ bi zînetinil-kevâkib
Ve hıfzan min külli şeytânin mârid
Lâ yessemmeûne ile’l-mele’il-a’lâ ve yukzefûne min külli cânib
Duhûren ve lehüm azâbün vâsib
İllâ men hatife’l-hatfete fe etbe’ahû şihâbün sâkıb.
Rahmân Sûresi; 33, 34, 35. Ayetler
Arapça:
يَـٰمَعۡشَرَ ٱلۡجِنِّ وَٱلۡإِنسِ إِنِ ٱسۡتَطَعۡتُمۡ أَن تَنفُذُواْ مِنۡ أَقۡطَارِ ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَٱلۡأَرۡضِ فَٱنفُذُواْۚ لَا تَنفُذُونَ إِلَّا بِسُلۡطَـٰنٍ۬ (٣٣) فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٣٤) يُرۡسَلُ عَلَيۡكُمَا شُوَاظٌ۬ مِّن نَّارٍ۬ وَنُحَاسٌ۬ فَلَا تَنتَصِرَانِ (٣٥)
Okunuşu:
Yâ ma’şera’l-cinni ve’l-insi inisteta’tum en tenfüzû min aktâri’s-semâvâti ve’l-ard fenfüzû, lâ tenfüzûne illâ bi sultân.
Fe bi-eyyi âlâi rabbikumâ tükezzibân
Yürselu aleykumâ şuvâzün min nârin ve nuhâsün fe lâ tentasırân.
Haşr Sûresi; Son 3 Ayet (21, 22, 23, 24)
Arapça:
لَوۡ أَنزَلۡنَا هَـٰذَا ٱلۡقُرۡءَانَ عَلَىٰ جَبَلٍ۬ لَّرَأَيۡتَهُ ۥ خَـٰشِعً۬ا مُّتَصَدِّعً۬ا مِّنۡ خَشۡيَةِ ٱللَّهِۚ وَتِلۡكَ ٱلۡأَمۡثَـٰلُ نَضۡرِبُہَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمۡ يَتَفَكَّرُونَ (٢١)
هُوَ ٱللَّهُ ٱلَّذِى لَآ إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَۖ عَـٰلِمُ ٱلۡغَيۡبِ وَٱلشَّهَـٰدَةِۖ هُوَ ٱلرَّحۡمَـٰنُ ٱلرَّحِيمُ (٢٢)
هُوَ ٱللَّهُ ٱلَّذِى لَآ إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ ٱلۡمَلِكُ ٱلۡقُدُّوسُ ٱلسَّلَـٰمُ ٱلۡمُؤۡمِنُ ٱلۡمُهَيۡمِنُ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡجَبَّارُ ٱلۡمُتَڪَبِّرُۚ سُبۡحَـٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يُشۡرِكُونَ (٢٣)
هُوَ ٱللَّهُ ٱلۡخَـٰلِقُ ٱلۡبَارِئُ ٱلۡمُصَوِّرُۖ لَهُ ٱلۡأَسۡمَآءُ ٱلۡحُسۡنَىٰۚ يُسَبِّحُ لَهُ ۥ مَا فِى ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ وَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ (٢٤)
Okunuşu:
Lev enzelnâ hâzel-Kur’âne alâ cebelin le reeytehû hâşi’an mütesaddı’an min haşyetillâh, ve tilkel emsâlü nadribuhâ li’n-nâsi leallehum yetefekkerûn.
Hüvellâhüllezî lâ ilâhe illâ hüve ‘âlimül-ğaybi ve’ş-şehâdeh, hüve’r-Rahmânü’r-Rahîm.
Hüvellâhüllezî lâ ilâhe illâ hüve’l-Melikul-Kuddûsü’s-Selâmül-Mü’minul-Müheymînül-Azîzül-Cebbârül-Mütekebbir, sübhânallâhi ammâ yuşrikûn.
Hüvellâhül-hâlikul-bâriul-musavvir, lehül-esmâül-hüsnâ, yüsebbihu lehu mâ fis-semâvâti ve’l-ard, ve hüvel’azîzul-hakîm.
Âl-i İmrân; 154. Ayet
Arapça:
ثُمَّ أَنزَلَ عَلَيۡكُم مِّنۢ بَعۡدِ ٱلۡغَمِّ أَمَنَةً۬ نُّعَاسً۬ا يَغۡشَىٰ طَآٮِٕفَةً۬ مِّنكُمۡۖ وَطَآٮِٕفَةٌ۬ قَدۡ أَهَمَّتۡہُمۡ أَنفُسُہُمۡ يَظُنُّونَ بِٱللَّهِ غَيۡرَ ٱلۡحَقِّ ظَنَّ ٱلۡجَـٰهِلِيَّةِۖ يَقُولُونَ هَل لَّنَا مِنَ ٱلۡأَمۡرِ مِن شَىۡءٍ۬ۗ قُلۡ إِنَّ ٱلۡأَمۡرَ كُلَّهُ ۥ لِلَّهِۗ يُخۡفُونَ فِىٓ أَنفُسِہِم مَّا لَا يُبۡدُونَ لَكَۖ يَقُولُونَ لَوۡ كَانَ لَنَا مِنَ ٱلۡأَمۡرِ شَىۡءٌ۬ مَّا قُتِلۡنَا هَـٰهُنَاۗ قُل لَّوۡ كُنتُمۡ فِى بُيُوتِكُمۡ لَبَرَزَ ٱلَّذِينَ كُتِبَ عَلَيۡهِمُ ٱلۡقَتۡلُ إِلَىٰ مَضَاجِعِهِمۡۖ وَلِيَبۡتَلِىَ ٱللَّهُ مَا فِى صُدُورِڪُمۡ وَلِيُمَحِّصَ مَا فِى قُلُوبِكُمۡۗ وَٱللَّهُ عَلِيمُۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ (١٥٤)
Okunuşu:
Summe enzele aleyküm mim ba’dil ğammi emeneten nuâsen yağşâ tâifeten minküm ve tâifetün kad ehâmmet-hüm enfüsühüm, yezunnûne billâhi ğayral hakkı zanne’l-câhiliyyeh, yekûlûne hel lenâ mine’l-emri min şey’, kul innel emre küllehu lillâh, yuhfûne fî enfusihim mâ lâ yübdûne lek, yekûlûne lev kâne lenâ mine’l-emri şey’ün mâ kutılnâ hâhünâ, kul lev küntüm fî buyûtikum lebareze’l-lezîne kütibe aleyhimü’l-katlü ilâ medâci’ihim, ve liyebteliyellâhu mâ fî sudûrikum ve li yümahhısa mâ fî kulûbikum, vallâhu alîmün bi zâti’s-sudûr.
En’âm Sûresi; 17. Ayet
Arapça:
وَإِن يَمۡسَسۡكَ ٱللَّهُ بِضُرٍّ۬ فَلَا ڪَاشِفَ لَهُ ۥۤ إِلَّا هُوَۖ وَإِن يَمۡسَسۡكَ بِخَيۡرٍ۬ فَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىۡءٍ۬ قَدِيرٌ۬
Okunuşu:
Ve in yemseskellâhu bi durrin fe lâ kâşife lehu illâ hüve, ve in yemseske bi hayrin fe hüve alâ külli şey’in kadîr.
Tevbe Sûresi; 51. Ayet
Arapça:
قُل لَّن يُصِيبَنَآ إِلَّا مَا ڪَتَبَ ٱللَّهُ لَنَا هُوَ مَوۡلَٮٰنَاۚ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلۡيَتَوَڪَّلِ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ (٥١)
Okunuşu:
Kul len yusîbenâ illâ mâ ketebellâhu lenâ, hüve mevlânâ ve alellâhi felyetevekkelil-mü’minûn.
Tevbe Sûresi; 128, 129. Ayetler
Arapça:
لَقَدۡ جَآءَكُمۡ رَسُولٌ۬ مِّنۡ أَنفُسِڪُمۡ عَزِيزٌ عَلَيۡهِ مَا عَنِتُّمۡ حَرِيصٌ عَلَيۡڪُم بِٱلۡمُؤۡمِنِينَ رَءُوفٌ۬ رَّحِيمٌ۬ (١٢٨)
فَإِن تَوَلَّوۡاْ فَقُلۡ حَسۡبِىَ ٱللَّهُ لَآ إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَۖ عَلَيۡهِ تَوَڪَّلۡتُۖ وَهُوَ رَبُّ ٱلۡعَرۡشِ ٱلۡعَظِيمِ (١٢٩)
Okunuşu:
Lekad câeküm rasûlün min enfusiküm azîzün aleyhi mâ anittüm harîsun aleyküm bi’l-mü’minîne raûfün rahîm.
Fe in tevellev fe kul hasbiyallâh, lâ ilâhe illâ hüve, aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül-arşil-azîm.
Yûnus Sûresi; 107. Ayet
Arapça:
وَإِن يَمۡسَسۡكَ ٱللَّهُ بِضُرٍّ۬ فَلَا كَاشِفَ لَهُ ۥۤ إِلَّا هُوَۖ وَإِن يُرِدۡكَ بِخَيۡرٍ۬ فَلَا رَآدَّ لِفَضۡلِهِۦۚ يُصِيبُ بِهِۦ مَن يَشَآءُ مِنۡ عِبَادِهِۦۚ وَهُوَ ٱلۡغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ
Okunuşu:
Ve in yemseskellâhu bi durrin fe lâ kâşife lehu illâ hü, ve in yüridke bi hayrin fe lâ radde li fadlih, yusîbü bihî men yeşâü min ‘ibâdih ve hüve’l-ğafûrur rahîm.
Hûd Sûresi; 56. Ayet
Arapça:
إِنِّى تَوَكَّلۡتُ عَلَى ٱللَّهِ رَبِّى وَرَبِّكُمۚ مَّا مِن دَآبَّةٍ إِلَّا هُوَ ءَاخِذٌ۬ بِنَاصِيَتِہَآۚ إِنَّ رَبِّى عَلَىٰ صِرَٲطٍ۬ مُّسۡتَقِيمٍ۬
Okunuşu:
İnnî tevekkeltü alallâhi rabbî ve rabbiküm, mâ min dâbbetin illâ hüve âhızun binâsıyetihâ, inne rabbî alâ sırâtın müstekîm.
İbrâhîm Sûresi; 12. Ayet
Arapça:
وَمَا لَنَآ أَلَّا نَتَوَكَّلَ عَلَى ٱللَّهِ وَقَدۡ هَدَٮٰنَا سُبُلَنَاۚ وَلَنَصۡبِرَنَّ عَلَىٰ مَآ ءَاذَيۡتُمُونَاۗ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلۡيَتَوَكَّلِ ٱلۡمُتَوَكِّلُونَ
Okunuşu:
Ve mâ lenâ ellâ netevekkele alallâhi ve kad hedânâ sübülenâ, ve lenasbıranne alâ mâ âzeytümûnâ, ve alellâhi felyetevekkelil mütevekkilûn.
İsrâ Sûresi; 43. Ayet
Arapça:
سُبۡحَـٰنَهُ ۥ وَتَعَـٰلَىٰ عَمَّا يَقُولُونَ عُلُوًّ۬ا كَبِيرً۬ا
Okunuşu:
Sübhânehu ve teâlâ ammâ yekûlûne ulüvven kebîrâ.
İsrâ Sûresi; 110, 111. Ayetler
Arapça:
قُلِ ٱدۡعُواْ ٱللَّهَ أَوِ ٱدۡعُواْ ٱلرَّحۡمَـٰنَ أَيًّا مَّا تَدۡعُواْ فَلَهُ ٱلۡأَسۡمَآءُ ٱلۡحُسۡنَىٰۚ وَلَا تَجۡهَر بِصَلَاتِكَ وَلَا تُخَافِتۡ بِهَا وَٱبۡتَغِ بَيۡنَ ذَٲلِكَ سَبِيلاً۬ (١١٠)
وَقُلِ ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ ٱلَّذِى لَمۡ يَتَّخِذۡ وَلَدً۬ا وَلَم يَكُن لَّهُ ۥ شَرِيكٌ۬ فِى ٱلۡمُلۡكِ وَلَم يَكُن لَّهُ ۥ وَلِىٌّ۬ مِّنَ ٱلذُّلِّ وَكَبِّرۡهُ تَكۡبِيرً۬ا (١١١)
Okunuşu:
Kulid’ullâhe evid’urr-ahman, eyyemmâ ted’û fe lehül-esmâül-hüsnâ, ve lâ tecehr bi salâtike ve lâ tühâfit bihâ, vebtegî beyne zâlike sebîlâ.
Ve kulil-hamdü lillâhillezî lem yettehız veleden ve lem yekün lehu şerîkun fi’l-mülk, ve lem yekün lehu veliyyün mine’z-zull, ve kebbirhû tekbîrâ.
Ankebût Sûresi; 60. Ayet
Arapça:
وَكَأَيِّن مِّن دَآبَّةٍ۬ لَّا تَحۡمِلُ رِزۡقَهَا ٱللَّهُ يَرۡزُقُهَا وَإِيَّاكُمۡۚ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ
Okunuşu:
Ve ke-eyyin min dâbbetin lâ tahmilu rizkahâ, Allâhu yerzükühâ ve iyyâküm, ve hüves-semîul-alîm.
Rûm Sûresi; 17,18. Ayetler
Arapça:
فَسُبۡحَـٰنَ ٱللَّهِ حِينَ تُمسُونَ وَحِينَ تُصۡبِحُونَ (١٧)
وَلَهُ ٱلۡحَمۡدُ فِى ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظۡهِرُونَ (١٨)
Okunuşu:
Fe sübhânellâhi hîne tumsûne ve hîne tusbihûn. Ve lehül-hamdü fis-semâvâti ve’l-ardı ve aşiyyen ve hîne tuzhirûn.
Fâtır Sûresi; 2. Ayet
Arapça:
مَا يَفۡتَحِ ٱللَّهُ لِلنَّاسِ مِن رَّحۡمَةٍ۬ فَلَا مُمۡسِكَ لَهَاۖ وَمَا يُمۡسِكۡ فَلَا مُرۡسِلَ لَهُ ۥ مِنۢ بَعۡدِهِۦۚ وَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
Okunuşu:
Mâ yeftehillâhu lin-nâsi mir rahmetin fe lâ mümsike lehâ, ve mâ yümsik fe lâ mürsile lehu min ba’dih ve hüvel-azîzul-hakîm.
Yâsîn Sûresi; 83. Ayet
Arapça:
فَسُبۡحَـٰنَ ٱلَّذِى بِيَدِهِۦ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىۡءٍ۬ وَإِلَيۡهِ تُرۡجَعُونَ
Okunuşu:
Fe sübhânellezî bi yedihî melekûtu külli şey’in ve ileyhi türce’ûn.
Sâffât Sûresi; 180, 181, 182. Ayetler
Arapça:
سُبۡحَـٰنَ رَبِّكَ رَبِّ ٱلۡعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ (١٨٠)
وَسَلَـٰمٌ عَلَى ٱلۡمُرۡسَلِينَ (١٨١)
وَٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلۡعَـٰلَمِينَ (١٨٢)
Okunuşu:
Sübhâne rabbike rabbi’l-izzeti ammâ yesfûn, ve selâmun ale’l-mürselîn, vel hamdü lillâhi rabbi’l-âlemîn.
Fetih Sûresi; 27, 28, 29. Ayetler
Arapça:
لَقَدۡ صَدَقَ ٱللَّهُ رَسُولَهُ ٱلرُّءۡيَا بِٱلۡحَقِّۖ لَتَدۡخُلُنَّ ٱلۡمَسۡجِدَ ٱلۡحَرَامَ إِن شَآءَ ٱللَّهُ ءَامِنِينَ مُحَلِّقِينَ رُءُوسَكُمۡ وَمُقَصِّرِينَ لَا تَخَافُونَۖ فَعَلِمَ مَا لَمۡ تَعۡلَمُواْ فَجَعَلَ مِن دُونِ ذَٲلِكَ فَتۡحً۬ا قَرِيبً۬ا (٢٧)
هُوَ ٱلَّذِىٓ أَرۡسَلَ رَسُولَهُ ۥ بِٱلۡهُدَىٰ وَدِينِ ٱلۡحَقِّ لِيُظۡهِرَهُ ۥ عَلَى ٱلدِّينِ كُلِّهِۦۚ وَكَفَىٰ بِٱللَّهِ شَهِيدً۬ا (٢٨)
مُّحَمَّدٌ۬ رَّسُولُ ٱللَّهِۚ وَٱلَّذِينَ مَعَهُ ۥٓ أَشِدَّآءُ عَلَى ٱلۡكُفَّارِ رُحَمَآءُ بَيۡنَهُمۡ تَرَىٰهُمۡ رُكَّعً۬ا سُجَّدً۬ا يَبۡتَغُونَ فَضۡلًا مِّنَ ٱللَّهِ وَرِضۡوَٲنً۬اۖ سِيمَاهُمۡ فِى وُجُوهِهِم مِّنۡ أَثَرِ ٱلسُّجُودِۚ ذَٲلِكَ مَثَلُهُمۡ فِى ٱلتَّوۡرَىٰةِۖ وَمَثَلُهُمۡ فِى ٱلۡإِنجِيلِ كَزَرۡعٍ أَخۡرَجَ شَطۡـَٔهُ ۥ فَـَٔازَرَهُ ۥ فَٱسۡتَغۡلَظَ فَٱسۡتَوَىٰ عَلَىٰ سُوقِهِۦ يُعۡجِبُ ٱلزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِہِمُ ٱلۡڪُفَّارَۗ وَعَدَ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَـٰتِ مِنۡهُم مَّغۡفِرَةً۬ وَأَجۡرًا عَظِيمً۬ا (٢٩)
Okunuşu:
Lekad sadekallâhu rasûlehür-rü’yâ bi’l-hakk, le tedhulunnel-mescidel-harâme in şâellâhu âminîne muhallıkîne ruûseküm ve mükassırîne lâ tehâfûn, fe alime mâ lem ta’lemû fe ce’ale min dûni zâlike fethan karîbâ.
Hüvellezî ersele rasûlehu bi’l-hüdâ ve dîni’l-hakkı li yuzhirahû ale’d-dîni küllih, ve kefâ billâhi şehîdâ.
Muhammedür Rasûlüllâh, vellezîne meahû eşiddâü ale’l-küffâri ruhamâü beynehüm, terâhum rukka’an süccedâ, yebteğûne fadlen minallâhi ve rıdvânâ, sîmehum fî vücûhihim min eser-is-sücûd, zâlike meseluhum fit-Tevrât, ve meseluhum fi’l-İncîl kezer’in ahrace şat’ehu fe âzerahû festeğlaza festevâ alâ sûkıhî yücibüz-zurrâ’a li yeğîza bihimül-küffâr, ve adellâhüllezîne âmenû ve amilüs-sâlihâti minhüm mağfireten ve ecran azîmâ.
Rahmân Sûresi; 33, 34, 35, 36. Ayetler (Tekrarlı)
Arapça:
(33. Ayet yukarıda mevcut, aynı şekilde 34,35 verilmişti.) Burada fazladan 36. ayet:
فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٣٦)
Okunuşu:
Fe bieyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân.
Hadîd Sûresi; 1, 2, 3, 4, 5. Ayetler
Arapça:
سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ وَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ (١)
لَهُ ۥ مُلۡكُ ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَٱلۡأَرۡضِ يُحۡيِۦ وَيُمِيتُۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىۡءٍ۬ قَدِيرٌ۬ (٢)
هُوَ ٱلۡأَوَّلُ وَٱلۡأَخِرُ وَٱلظَّـٰهِرُ وَٱلۡبَاطِنُۖ وَهُوَ بِكُلِّ شَىۡءٍ عَلِيمٌ (٣)
هُوَ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَٱلۡأَرۡضَ فِى سِتَّةِ أَيَّامٍ۬ ثُمَّ ٱسۡتَوَىٰ عَلَى ٱلۡعَرۡشِۖ يَعۡلَمُ مَا يَلِجُ فِى ٱلۡأَرۡضِ وَمَا يَخۡرُجُ مِنۡہَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ وَمَا يَعۡرُجُ فِيهَاۖ وَهُوَ مَعَكُمۡ أَيۡنَ مَا ڪُنتُمۡۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعۡمَلُونَ بَصِيرٌ۬ (٤)
لَّهُ ۥ مُلۡكُ ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرۡجَعُ ٱلۡأُمُورُ (٥)
Okunuşu:
Sebbeha lillâhi mâ fis-semâvâti ve’l-ard ve hüvel-azîzul-hakîm
Lehû mülküs-semâvâti ve’l-ard, yuhyî ve yümît, ve hüve alâ kulli şey’in kadîr
Hüvel-evvelu ve’l-âhiru ve’z-zâhiru ve’l-bâtın, ve hüve bi kulli şey’in alîm
Hüvellezî halakas-semâvâti ve’l-arda fî sitteti eyyâmin summe’stevâ ale’l-arş, ya’lemu mâ yelicu fi’l-ard ve mâ yahrucu minhâ ve mâ yenzilu mines-semâi ve mâ ya’rucu fîhâ, ve hüve meâküm eyne mâ küntüm, vallâhu bimâ ta’melûne basîr
Lehû mülküs-semâvâti ve’l-ard, ve ilellâhi türce’ul-umûr
Haşr Sûresi; 21, 22, 23, 24. Ayetler (Lev Enzelna)
(Yukarıda tekrar verilmiş olan son 3 ayetten önce 21. ayet tekrar)
Arapça:
لَوۡ أَنزَلۡنَا هَـٰذَا ٱلۡقُرۡءَانَ عَلَىٰ جَبَلٍ۬ لَّرَأَيۡتَهُ ۥ خَاشِعً۬ا مُّتَصَدِّعً۬ا مِّنۡ خَشۡيَةِ ٱللَّهِۚ وَتِلۡكَ ٱلۡأَمۡثَـٰلُ نَضۡرِبُہَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمۡ يَتَفَكَّرُونَ (٢١)
(22,23,24. ayetler yukarıda mevcuttur, aynı metin)
Cin Sûresi; 1, 2, 3, 4, 5, 6. Ayetler
Arapça:
قُلۡ أُوحِىَ إِلَىَّ أَنَّهُ ٱسۡتَمَعَ نَفَرٌ۬ مِّنَ ٱلۡجِنِّ فَقَالُوٓاْ إِنَّا سَمِعۡنَا قُرۡءَانًا عَجَبً۬ا (١)
يَهۡدِىٓ إِلَى ٱلرُّشۡدِ فَـَٔامَنَّا بِهِۦ وَلَن نُّشۡرِكَ بِرَبِّنَآ أَحَدًا (٢)
وَأَنَّهُ ۥ تَعَـٰلَىٰ جَدُّ رَبِّنَا مَا ٱتَّخَذَ صَـٰحِبَةً۬ وَلَا وَلَدً۬ا (٣)
وَأَنَّهُ ۥ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى ٱللَّهِ شَطَطً۬ا (٤)
وَأَنَّا ظَنَنَّآ أَن لَّن تَقُولَ ٱلۡإِنسُ وَٱلۡجِنُّ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبً۬ا (٥)
وَأَنَّهُ ۥ كَانَ رِجَالٌ۬ مِّنَ ٱلۡإِنسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ۬ مِّنَ ٱلۡجِنِّ فَزَادُوهُمۡ رَهَقً۬ا (٦)
Okunuşu:
Kul uhıye ileyye ennehüsteme’a neferun mine’l-cinni fe kâlû innâ semi’nâ kur’ânen acebâ
Yehdî ile’r-rüşdi fe âmennâ bihî ve len nüşrike bi rabbinâ ehadâ
Ve ennehu teâlâ ceddü rabbine, mettehaze sâhibeten ve lâ veleden
Ve ennehu kâne yekûlu sefîhünâ alallâhi şatatâ
Ve ennâ zanennâ en len tekûle’l-insu ve’l-cinnu alallâhi kezibâ
Ve ennehu kâne ricâlün mine’l-insi ye’ûzûne bi ricâlin mine’l-cinni fe zâdûhum rehekâ.
Burûc Sûresi; 20, 21, 22. Ayetler
Arapça:
وَٱللَّهُ مِن وَرَآٮِٕهِم مُّحِيطٌ۬ (٢٠)
بَلۡ هُوَ قُرۡءَانٌ۬ مَّجِيدٌ۬ (٢١)
فِى لَوۡحٍ۬ مَّحۡفُوظٍ۬ (٢٢)
Okunuşu:
Vallâhu min verâihim muhît
Bel hüve Kur’ânün mecîd
Fî levhin mahfûz.
İhlâs Sûresi (7 Defa)
Arapça:
قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
اللَّهُ الصَّمَدُ
لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ
وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ
Okunuşu:
Kul hüvellâhü ehad
Allâhüssamed
Lem yelid ve lem yûled
Ve lem yekün lehû küfüven ehad
Felak Sûresi (7 Defa)
Arapça:
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ
مِن شَرِّ مَا خَلَقَ
وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ
وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ
وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ
Okunuşu:
Kul e’ûzü bi rabbil felak
Min şerri mâ halak
Ve min şerri ğâsıkın izâ vekab
Ve min şerri’n-neffâsâti fi’l-ukad
Ve min şerri hâsidin izâ hased.
Nâs Sûresi (7 Defa)
Arapça:
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ
مَلِكِ النَّاسِ
إِلَهِ النَّاسِ
مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ
الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ
مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ
Okunuşu:
Kul e’ûzü bi rabbin-nâs
Melikin-nâs
İlâhin-nâs
Min şerril-vesvâsil-hannâs
Ellezî yüvesvisu fî sudûrin-nâs
Minel-cinneti ve’n-nâs.
Uygulama:
Bu ayetler, geleneksel inanışta, cin ve şeytan şerrinden, sara, sihir, büyü ve nazara karşı korunmak amacıyla yedi gün okunur. İsteyen bu ayetleri üzerinde taşıyabilir. Bu pratiklerin çoğu, sâlih kimselerin tecrübelerine ve bazı kitaplarda geçen rivayetlere dayanır. Az sayıda da olsa hadislerde yer alan rivayetlere işaret edilir. İmam Suyûtî, “el-İtkân fî Ulûmi’l-Kur’ân” adlı eserinde Kur’an’ın manevî özellikleri (havas) hakkındaki bilgilerin genelde tecrübelere dayandığını belirtir (bk. İtkan, 2/434).
Sonuç olarak, “Ayât-ı Hırz” olarak bilinen bu korunma ayetleri, dinî geleneğimizde manevi bir sığınak olarak görülmüş, Kur’an’ın şifa ve rahmet yönüne vurgu yaparak okunmuş ve taşınmıştır. Kur’an’ın her ayeti şüphesiz bir hikmettir. Bu ayetlerin korunma amacıyla okunup taşınması, Allah’a yönelmenin, O’ndan medet dilemenin bir ifadesi olarak anlaşılabilir. Her durumda, ana kaynaklar olan Kur’an ve sahih hadislerle hareket etmek, rivayetleri dikkatle değerlendirmek önemlidir.
Views: 37