Adanalı Ahmet Delibalta’nın Reenkarnasyonu
1962’de Adana’ya giderken düşen uçakta ölen Ahmet Delibalta’nın reenkarnasyon iddiaları, Erkan adlı küçük bir çocukta şaşırtıcı ayrıntılarla yeniden ortaya çıktı.
- Adanalı Ahmet Delibalta’nın Reenkarnasyonu
- Havada Kayıp, Yerde Sır: 1962 Kazasının Hayalet Yankısı
Havada Kayıp, Yerde Sır: 1962 Kazasının Hayalet Yankısı
1960’lı yıllar Türkiye’si… 8 Mart 1962 sabahında Adana’ya gitmek üzere yola çıkan bir yolcu uçağı, beklenmedik bir şekilde Toros Dağları’nın sarp yamaçlarında, “Medetsiz” denilen mevkide düştü. Bu uçağın kaptan pilotu Neşe Taksan, yardımcısı ise pilot Zülfikar Kaya idi. TC-KOP tescilli uçak, henüz inişe hazırlanırken bilinmeyen bir sebeple bu zorlu araziye çakıldı. Maalesef bu talihsiz kazada, uçakta bulunan 8 yolcu ve 3 mürettebat olmak üzere toplam 11 kişi hayatını kaybetti.
Hayatını yitirenler arasında Adana’daki “Havuz” adlı gazinonun sahibi, 1936 doğumlu Ahmet Delibalta da vardı. Ahmet’in ilginç bir hayat öyküsü bulunuyordu: Adana’da bir gazino ve ekmek fırını işletmiş, ilk eşi Mihriban’dan üç çocuğu olmuş, aynı zamanda ikinci eşi Fehime ile de (muhtemelen dini nikâhlı) bir evlilik yürütmüştü. Ne var ki, gazinosunun solisti işi bıraktığını söyleyince Ahmet yeni bir ses arayışına girmiş, İstanbul’da yeni bir solist bulmak umuduyla şehir dışına çıkmıştı. Fehime hamileydi, Ahmet ise büyük ihtimalle İstanbul’dan Ankara’ya, ardından da uçakla Adana’ya dönerken bu kazaya kurban gitmişti.
Kazanın ardından enkaz, Toroslar’ın zirvelerinde 3 gün sonra bulundu. Uçaktaki kimsenin sağ kurtulamadığı anlaşıldı. Ölüm nedenleri konusunda kamuoyu uzun süre net bilgi alamadı; çarpma sonucu mu yoksa kurtulanların donarak mı öldüğü belirsizdi. Dahası, kimlik tespiti sırasında bir karışıklık yaşandı. Ahmet’in kardeşi, duygusal çöküntü içinde, abisinin cesedini doğrudan görmek istememiş, kıyafetlerden teşhis yapmaya çalışmıştı. Bu esnada bir hata oldu ve Yahudi asıllı bir başka yolcunun bedeni, yanlışlıkla Ahmet olarak defnedildi. Bu detay, ailenin içinde bir sır olarak saklandı.
Aradan bir süre geçti. Kazadan tam bir hafta sonra, 13 Mart 1962 günü, Adana’da yaşayan Latife ve Yusuf çiftinin bir oğlu dünyaya geldi. Bu çocuk, onların 15. evladıydı. Ne aile Ahmet’i tanıyordu, ne de Ahmet onları. Fakat yıllar geçtikçe garip bir durum ortaya çıktı. Çocuğun adı Erkan’dı. Erkan, bebeklikten itibaren bir uçak sesi duyduğunda tarifsiz bir korkuya kapılıyor, adeta bir travma yaşar gibi ağlıyor, saklanacak yer arıyordu. Aile, önce bebeklerin yüksek sesten korkmasının normal olduğunu düşündü. Ancak çocuk 3-4 yaşlarına geldiğinde beklenmedik bir itirafta bulundu: “Benim gerçek adım Ahmet Delibalta. Eskiden ‘Havuz’ adlı bir gazinom, bir ekmek fırınım vardı. İstanbul’a yeni bir solist bulmaya gittim. Dönerken bindiğim uçak düştü. Çarpma sonucu değil, donarak öldüm.”
Bu sözler, elbette ailesinin aklını allak bullak etti. Erkan’ın anlattığı detaylar yalnızca kazaya dair genel bilgiler değildi. Mesela, bedeninin bir Yahudi yolcunun bedeniyle karıştırıldığını bile iddia ediyordu. Üstelik eski ailesine dair isimler veriyor, “Babam Yunus, annem Emine, çocuklarım, kayınvalidem Kâtibe…” gibi bilgiler sıralıyor, önceki hayatında Ahmet’in eşi olan Mihriban’ın evini görmek istiyordu. Ailenin kontrolü dışında, Erkan bu eski adresi biliyor, gidip kapıyı çalıyor ve herkesi şoke edecek detaylar veriyordu.
Elbette bu iddialar, İslam düşüncesinde karşılığı olmayan bir kavram olan reenkarnasyonu anımsatıyordu. İslam’a göre ruh, ölümden sonra berzah âleminde bekler, yeniden bedene dönüş ancak kıyamet gününde, hesap verme sürecinde gerçekleşecektir. Mesela İbn Kesîr’in “El-Bidâye ve’n-Nihâye” adlı eserinde ölüm sonrası sürecin berzah hayatıyla devam ettiği, asıl dirilişin ise mahşerde olacağı açıkça anlatılır. Reenkarnasyondan bahseden veya onu onaylayan sahih İslami kaynak bulunmamaktadır. Bunun yerine Kur’an-ı Kerim’de ölümün ve dünyanın geçiciliğine dair birçok ayet vardır. Örneğin:
- Ayet (Âl-i İmrân 3:185):
Arapça: “كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ”
Okunuş: “Kullu nefsin zâikatul mevt”
Anlam: “Her nefis ölümü tadacaktır.” - Ayet (Bakara 2:156):
Arapça: “إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ”
Okunuş: “Innâ lillâhi ve innâ ileyhi râci’ûn”
Anlam: “Şüphesiz biz Allah’a aidiz ve kesinlikle O’na döndürüleceğiz.”
Bu ayetler, insanın ölüm gerçeği karşısında teslimiyetini ve asıl dönüşün Allah’a olduğunu vurgular. Bu bağlamda, hayatını kaybedenlere dua etmek müminler için bir hüzün ve teslimiyet ritüelidir. Ölenler için okunan bir dua örneği:
- Dua:
Arapça: “اللَّهُمَّ اغْفِرْ لَهُمْ وَارْحَمْهُمْ وَعَافِهِمْ وَاعْفُ عَنْهُمْ”
Okunuş: “Allahumme’ğfir lehüm ve’rhamhüm ve’âfihim ve’fu anhum”
Anlam: “Allah’ım, onlara mağfiret et, onlara merhamet eyle, onları esenlikle kıl ve onları bağışla.”
Ne var ki bu hikâyede anlatılan olay tam da bu noktada ilginç bir hâl alıyor. Dr. Ian Stevenson, reenkarnasyon iddialarını inceleyen bir Kanadalı psikiyatr olarak bilinir. “Children Who Remember Previous Lives: A Question of Reincarnation” (1975, University Press of Virginia) gibi çalışmalarıyla bazı çocukların önceki hayatlarını hatırladığını iddia eden vakaları kitaplaştırmıştır. Stevenson, Erkan’ın olayıyla ilgili olduğu iddia edilen kaynaklarda, çocuğun verdiği detaylardan etkilenmiştir. Çünkü çocuğun donarak ölme ve beden karışıklığı bilgisi, sadece soruşturma detaylarına hâkim olanların bilebileceği hususlardır.
Zaman geçtikçe bu olay Adana’da ve bazı çevrelerde kulaktan kulağa yayıldı. Bir blog sayfasında konuyla ilgili yorumlar, Erkan’ın hayatta olduğuna, hatta yurtdışında yaşadığına dair iddialar içeriyordu. Kimisi iletişim numaraları paylaştı, kimisi hikâyenin gerçekliğini doğruladığını öne sürdü. Ancak elimizde kesin kanıtlar yok. Çocuklukta söylenen sözler, belirsiz kaynaklar, hatırlanan detaylar; bunların bir kısmı Stevenson’un araştırmalarına konu olmuş olsa da, hepsi net bir sonuca varmamızı sağlamıyor.
İslamî kaynaklar, ruhun dünyaya yeniden gelişine dair herhangi bir kapı açmazken, bilim dünyası da bu tarz anlatıları çoğunlukla ihtiyatla karşılar. Bununla birlikte, özellikle 20. yüzyılda yapılan araştırmalar, kültürel ve dinî farklılıkları aşan benzer vakaları kayıt altına almış ve tartışmaya açmıştır.
Sonuç olarak, bu olay ne kadar sıra dışı olursa olsun, inanıp inanmamak kişinin kendi tercihine kalmıştır. Benim gibi bilimsel açıklamaları önemseyenler, kanıt yetersizliği sebebiyle mesafeli yaklaşabilir. Diğerleri ise ruh, kader ve ölümün sırrını farklı açılardan yorumlayabilir. İnsanın kalbine bir merak tohumu düşüren bu hikâye, her şeyden önce bir trajedinin hatırasını taşıyor. Rabbimiz, tüm vefat edenlere rahmet eylesin. Bizler de unutmamalıyız: “Kullu nefsin zâikatul mevt” – Her nefis er geç bu dünyadan göçüp gider, aslolan hakkı bulmaktır.
Kaynaklar:
- Ian Stevenson, Children Who Remember Previous Lives: A Question of Reincarnation, University Press of Virginia, 1975.
- İbn Kesîr, El-Bidâye ve’n-Nihâye: İslam’ın tarih ve akâid anlayışını anlatan klasik kaynak eser.
- Sahih hadis kaynakları (Sahih-i Buhârî, Sahih-i Müslim) ölüm, ahiret ve berzah hayatına dair bölümler.
- Kur’an-ı Kerim (Bakara 2:156, Âl-i İmrân 3:185).
Views: 49