Kafir Bir Cinin Gözünden Vahşet | Paranormal Hikaye

Paranormal Hikaye Özet: Bir cinin ağzından, insanların hırs ve intikam duygularıyla nasıl korkunç suçlara sürüklendiği anlatılıyor. Cinler, insanlığın düşüşünü ve kendi haklılıklarını kanıtlama çabalarını gözler önüne seriyor.

Kan kokusunu… En çok sevdiğim başka bir şey daha yok şu hayatımda. Belki biraz da korku… Kuzenim As, kendinden geçmiş bir halde dans ediyordu. Ben ise biraz daha tatmak istiyordum ziyafetten. Her yerde yatan kızıl kırıkları ve kendi kanı içinde boğulurken üzerinde tepişilen insanın vahşeti görülmeye değerdi doğrusu.

Hâlâ şaşarım, Tanrı’nın bizleri değil de şu basit varlıkları bize tercih etmiş olmasına. Kimmiş bize üstün olan? Şu karşımda gördüğüm insanlar mı? Öz amcası tarafından tecavüze uğrayan şu zavallı kız mı? Yoksa yeğeninin ruhuna ve bedenine saldırıya geçmiş gözü dönmüş yaratık mı? Hayır, hayır… Bu kadar aciz varlıklar bizden üstün olamazlar. Üstelik biz onları zorlamadık. Ne yaptılarsa istedikleri için yaptılar.

Kızın annesiydi, kayınbiraderinden intikam almak için kapımıza gelen. Uşağımıza başvurmuş ve yardım istemişti. Kocasının kardeşiyle yaşadığı ilişkinin bozulmasından ve terk edilmesinden dolayı kayınbiraderini sorumlu tutuyordu. Aptal! Kullanıldığını hissediyordu. Hiçbir şeyden haberi olmayan eşi ise kardeşine toz kondurmuyordu. Cadı, plan yaptı. Hem kardeşi kardeşten soğutmak hem de adamdan intikam almak için… Şu anda geldiği uşak da ona karşılığında yardım edeceğini sözünü verdi ve yüzünü bize döndü. Biz ne yapmamız gerektiğini zaten biliyorduk, her zaman da biliriz.

İşte şimdi kadının isteği oldu. Ama biz kayınbiraderini nefret ve şiddetle doldurduk ve şimdi o, kadının kızına tecavüz ediyor. Ve biz zevkten dört köşe oluyoruz. Kötülüğü isteyen sendin insan, sınırları ise biz belirleriz! Bu, senin beklediğinden öte bir kötülük oldu ama daha dur, bu başlangıç sadece. Sen eve geldiğinde kızının tecavüz edilmiş cesedi ile karşılaştığında, biz kaynağını yine vesvese vereceğiz ve seni de öldürmesini söyleyeceğiz. Böylece pişman olup tövbe etmeye bile vaktin olmadan cehenneme düşeceksin.

Ah işte! Sıkıyor hayvan! Gülen, tatmin olan amcası şimdi pisliğini örteceğini düşünerek yeğeninin boğazını sıkıyor. Kız kaskatı ve şoke olmuş durumda. O zaten burada değil artık. Uçup giden ruhunun bıraktığı boşluğu hissedebiliyorum. Kanlı bir gün… Aynı anda tecavüz, ensest ve cinayet bir arada!

Oysa biz bunun için yaratılmamıştık aslında. Ne karşımda zafer dansı yapan kuzenim As, ne de ben, Akir… Özümüzde kötü değildik. Anlayabilseydiniz eğer, sizden çok daha yüce varlıklar olduğumuzu fark ederdiniz. Sizden çok daha önce yaratılmış ve kutsanmıştık biz. Siz sağda solda birbirinize bizlerle ilgili saçma sapan şeyler anlatırken sizlere gülüyoruz. Ve bize en çok güldüren saçmalıklarınızdan biri de aramızda ateşten olanlar olduğunu iddia etmek. Ahmaklar! Hiçbir cin ateist değildir. Aksine biz, Tanrı’yı sizden daha iyi bilir ve sizden daha iyi tanırız.

Siz ortalıkta yokken; ne şehirleriniz, ne hayvanlarınız, ne de size ait hiçbir şey yokken bile biz vardık. Ve O’na uzun zaman boyunca kulluk ettik sadece. Öyle ki aramızdan çıkan isyankârları bile ırkımız demeden, merhamet etmeden katlettik. O’nun mutlak otoritesine hiçbir ortak tanımadık. Öyle ki atamız, yücelikte eşi benzeri bulunmaz bir mevki ile ödüllendirildi.

Tanrı bizi güzel yaratmıştı. Çok güzeldik. Özellikle ben… Öğrendikçe zarafet doluyduk. Ama yine de bir zaman geldi ve gözden düştük. O’nun gözdesi iken, topraktan yaratılan bir ucube, ateşin çocuklarına üstün kılındı. Atamız biliyordu, ‘insan’ adı verilen bu canavarın nelere yol açabileceğini biliyordu. Onu melekler de biliyordu ama onlar atam kadar cesur değildiler. Bu yüzden öne çıkmak atama kalmıştı. O da Tanrı’yı uyarmak istedi ama karşılığında azar işitti ve aşağılandı. O yine de ısrar etti. “Tanrı da olsan bu varlığı âlemlere üstün kılmakla hata yapıyorsun!” dedi ve sonunda lanetlendi.

Biz de atamızın arkasında durduk. Onca zaman boyunca yaptıklarımız boşa gitti ve gözden düştük. Tanrı bize kızmıştı, hem de çok! Fıtratımızı değiştirdi, birçok gücümüzü elimizden aldı, bizi çirkinleştirdi, zayıflattı ve aciz bıraktı.

Adem’in yanında saf tutup yalvardık O’na. Biliyordu ki cennetten kovulmasına sebep olduğumuz Adem bize hak vermezdi. Tanrı bize acıdı sonunda ve bizi de onun çocuklarının gözünden sakladı. Uzun bir süre onları izledik. O ilkel canlının gelişimini seyrettik; çoğalmasını ve yayılmasını.

Daha sonra harekete geçtik. İnsanı tanıyorduk, onu ondan iyi biliyorduk. Zaflarını, heveslerini, hırsını ve körlüğünü… Hepsini ama hepsini biliyorduk. Zamanla ele geçirdik onları. Denizdeki balık gibiydiler, oltayı uzatır uzatmaz hemen yemi yutuyorlardı. Nereden geldiklerini ve nereye gideceklerini bilmiyorlardı artık. Biz de oyuncağımız yaptık onları. Öyle ki bizlere tapınmaya başladılar. Bizden korkmayı ve bize saygı duymayı öğrendiler. Oysa asıl korkmaları gereken Tanrı, hepimizi izliyordu.

Dünyayı o hale getirdik ki bir dönem neredeyse Tanrı’yı kimse hatırlamaz oldu. O’nun gönderdiği elçiler de işe yaramadı. Varsa da zaten bu yüzden Nuh bile pes etti ve bu yüzden Tanrı, toplu bir helak için sizi bir avuç bıraktı. O Tufan, bizim en büyük zaferimizdi. Başınıza gelen hemen her musibet O’nun cezalandırması olurken, bizim bayramımız oluyordu. Çünkü o helaklar haklılığımızın ispatıydı. Biz O’na söylemiştik; sizin ne kadar nankör, ne kadar bencil, adi yaratıklar olduğunuzu söylemiştik. Yine de sizi bize üstün kıldı ve hata yaptığını kabul etmedi. Bunun yerine daima sizi destekledi. Size kitaplar, nebiler, resuller yolladı. Büyük oyunlarda kurallar hep sizin lehinize esnetildi.

Önce Süleyman belası geldi başımıza. Gücümüzün zirvesindeyken Allah şahit, hepimizi uzun süre kulu kölesi yaptı. Ama ölümlüydü o da. O gidince yine biz hakimiyeti kurduk. Beyinlerinize yuvalandık, fikirlerinize sızdık. Sizin sandığınız düşüncelerin asıl sahibi bizdik. Çocuklarınızı kurban etmenizi söyleyen iç sesinizin dublajı bizdik! Hayvanlar gibi çiftleşip arsızlaşmanızı isteyen de bizdik! Sudan sebeplerle birbirinizi öldürmenizi emreden de bizdik! Ve daha nice kötülükleri yapmanızda da biz vardık. Siz ise sadece kuklaydınız.

Ve yine üstünlüğü ele geçirmiş ve haklılığımızı ispatlamıştık ki bir gün O geldi: Muhammed! Süleyman’dan sonra ikinci bir hizmetkâr daha çaldı kapımızı. Durduramadık onu. Değil durdurmak, yavaşlatamadık bile. En büyük darbeyi ondan aldık. Bizi birbirimize düşürdü. Nicelerimiz onun dinine tâbi oldular ve ondan sonra uzun süre güçten düştük. Nankör Ademoğlu farkında değilken bile kendi içimizden sizleri koruyan yurttaşlarımız oldu. Bizimle savaştılar ve sizin uğrunuza öldüler. Oysa hiçbiriniz tek bir cin hayatına değmezsiniz.

Yine de, siz zayıflarken biz güçlendik. Ama artık Muhammed yok ve Tanrı sizin için başka bir koruyucu da göndermeyecek. Baş başa kaldık: İnsan, Şeytan ve bir de bizleri izleyen Tanrı. Sizin ne aşağılık, ne hakir, ne lanet bir canlı olduğunuzu binlerce kez ispatladık ve ispatlamaya devam edeceğiz. Öyle ki o gün geldiğinde, yani kıyamet koptuğunda, Allah demeyi bile unutmuş olacaksınız! Bu, bizim atamıza verdiğimiz sözümüzdür.

Hele az önce öz yeğenine tecavüz edip öldüren şu pisliği bir görseniz! Durmuş, öylece dikiliyor. Damarlarında zerre bir pişmanlık duygusu geçmiyor. Yeni planlar yapıyor. Abisini aldattığı karısını bekliyor. Gelince onu da öldürecek. Zira aklı bizim elimizde artık. Biz ne dersek onu yapıyor zaten. Kuzenim de hemen yanı başında, sürekli fısıldıyor.

Peki, bu duruma gelmesine sebep kim? Bizi mi suçluyorsunuz yaptığınız her zulüm için? Size bir haberim var insanlar: Siz bizi göremiyorsunuz. Buna rağmen göremediğiniz kimselere suçu nasıl atabilirsiniz? Silahı elinize biz vermedik. Aklınızın sahibi de biz değiliz. Bütün sorumluluklar size aitti ama kullanmasını bilemediniz. O yüzden kötülüğünüzü bize emanet ettiniz. Biz zaten kötülüğün hammaddesiyiz ama bilmeyenler için söylüyorum: Biz saf enerjiyiz. Sizin daha yeni yeni keşfettiğiniz fotonlardan bile daha saf. Ama bizler duygunun özüyüz. Sizin gibi yüzeysel canlılar değiliz. İçimizden çoğu, sizinle olan savaşımızda kötü olmayı kabul etti. Zira siz bizden daha kötüsünüz ve biz size aynı silahla cevap vermek istedik sadece. Ayrıca inanıyoruz ki iddiamızı ispatladığımızda, yani Tanrı’ya yanıldığını kabul ettirdiğimizde, bizleri bağışlayacak ve sizi değil, bizi cennetine alacak. Beğenilen, gözde kulları bizler olacağız. Özetle, bu dünyanın şeytanı aslında biz değiliz, sizsiniz!

İşte aptal kadın da evine geldi. Rehine… Ve onun eli bıçaklı kocası ufak tefek sırıtıyor. İnsanları üç sınıfa ayırırız biz: Rehineler, Uşaklar ve Arifler. Rehineler; bilgisi az, cahilliğe meyilli, iradesi zayıf kimselerdir. Onları yönlendirmek zor değildir. Neredeyse tamamının içinde kocaman bir ağaç gibi büyüyen hırsları ve hevesleri sebebiyle kandırılmaya açıktırlar. Elimize bir kez düştüler mi artık bizimdirler. Bu aptal kadını da, kocasını da yönlendirmede hiç zorlanmadım bu yüzden.

Uşaklara gelince… Onlar bizim hizmetkârlarımızdır ama sorarsanız onlara, bizim kendilerine hizmet ettiğimizi söylerler. Geri zekâlılar! Süleyman’dan kalan birkaç bilgi kırıntısı ile hükümdarlık oyunu oynuyorlar bizlere. Biz de onlarla oynuyoruz. Onların adetullahı hiçe saymaları bize gerekli bahane ve gücü vermekte ve sayelerinde yapabildiğimizden çok daha fazlasını yapabilmekteyiz.

Ha bir de Arifler var… Kahrolası Arifler! Bizi görmeseler de bizi fark eden, bizi işitmeseler de ne yaptığımızı anlayan Arifler… İşte kandıramıyoruz onları. Kandırmayı bırak, yanlarına bile yaklaşamıyoruz. Neyse ki sayıları gittikçe azalmakta.

Unutmayın: Tanrı gibi olmasa da biz de izliyoruz sizi. Eşinizle hayasızca ilişkiye girerken odanızda, telefonunuzla oynarken tuvaletinizde, iş arkadaşınızı bir başkasıyla çekiştirirken ofisinizde ve daha hiç aklınıza gelmeyecek her yerde sizi hep izliyoruz. İzliyor, bekliyoruz; tek bir açığınızı…

Şimdi de izlediğimiz gibi… Lanet kadın, çocuğunun odasında kaskatı kesilmiş halde yerde yatan cesede bakıyor. Hali bir görseniz! Dondu kaldı kahrolası! Kocası elinde bıçak, hemen arkasından yaklaşıyor. Kuzenim As, en sevdiğimiz şarkıyı söylemeye başlıyor. Ve bu kez ben de dans ediyorum.

Views: 14

İlginizi Çekebilir:Kağıt Toplayıcısı ve Kara Köpek | Paranormal Hikaye
share Paylaş facebook pinterest whatsapp x print

Benzer İçerikler

Night of Terror in the Village | Paranormal Story
Köydeki Dehşet Gecesi | Paranormal Hikaye
Mysterious Fire in Yörük Village | A Paranormal Story
Yörük Köyünde Esrarengiz Ateş | Paranormal Hikaye
The Secret in the Tomb | Paranormal Story
Türbedeki Sır | Paranormal Hikaye
Mustafa's Lantern | Paranormal Story
Mustafa’nın Feneri | Paranormal Hikaye
The Bloody Diary from the Antique Shop | Paranormal Story
Antikacıdan Alınan Kanlı Günlük | Paranormal Hikaye
The Jacket in the Cemetery | A True Ghost Story
Mezarlıktaki Ceket | Gerçek Hayalet Hikayesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Paranormal Dergi | © 2025 |