Karındeşen Jack ve Sultan Abdülhamid Arasında Ne Yaşandı?!

Bir Gizemli Mektubun Hikayesi

Karındeşen Jack ya da Türkçe ifadesiyle Karın Deşen Jack, 1888 yılında Londra’ya dehşet salan, vahşice işlenmiş cinayetlerle adından söz ettiren, kimliği asla kesinleşmemiş bir seri katildi. Kurbanlarının tamamının kadın olması ve öldürme yöntemlerinin vahşeti nedeniyle tarihin en gizemli seri katillerinden biri olarak kabul edilir. Jack’in Londra sokaklarında yaşattığı bu korku dalgası, ünü Londra’nın çok ötesine yayılıp Osmanlı’ya kadar ulaşmış ve Sultan II. Abdülhamid’i dahi huzursuz etmişti.

Jack, kurbanlarının boğazını kestikten sonra iç organlarını çıkararak vahşice öldürüyordu. Bu vahşetin ardından medyaya gönderdiği ürpertici mektupları, kendisinin “Karın Deşen Jack” olarak anılmasına yol açtı. Katilin Londra’nın içinden gazetelere gönderdiği bu mektupları, sadece şehri değil Osmanlı sarayını bile rahatsız etmeye yetmişti. Bir gün Sultan II. Abdülhamid’e gelen bir mektup ise, bu dehşet dolu hikayeyi daha da ilginç bir hale getirdi.

Sultan Abdülhamid ve Cehennemden Gelen Mektup

II. Abdülhamid, dönemin önde gelen figürlerinden biri olarak, hem iç hem de dış tehditlere karşı tetikteydi. Ancak bir gün eline geçen bir mektup onu derinden sarstı. Bu mektup, “Cehennemden” başlığı ile gelmiş ve çok açık bir tehdit içeriyordu. Sultan’a, haremin en değerli kadınının ağırlığınca altının sterlin olarak ödenmesi gerektiği belirtilmişti. Bu isteğinin yerine getirilmesi için Londra Başkonsolosunun görevlendirilmesi talep ediliyordu.

Bu tehdit Sultan Abdülhamid’i hem korkuttu hem de meraka sürükledi. Çünkü bu sadece basit bir şaka ya da rastgele bir tehdit değil, dönemin en gizemli katili olan Karındeşen Jack’dan geliyor gibi görünüyordu. Sultan, bu mektubun arkasındaki kisiyi bulmak için harekete geçti ve hemen Londra elçiliğindeki şair Abdülhak Hamit’e bir mektup gönderdi.

Abdülhak Hamit’in Jack’i Bulma Macerası

Şair Abdülhak Hamit, Londra’da yaşayan, batılı kaynaklarla içli dışlı biri olarak Sultan’dan gelen bu görevle büyük bir sorumluluk altına girdi. Sultan, Abdülhak Hamit’e 250.000 lira göndermişti ve bu para ile Jack’i bulmasını istemişti. Ayrıca, Hamit’e yardımcı olacak bir dedektifin adresi de mektupta yer alıyordu.

Ancak bu mektup ve paralarla yola çıkan Hamit, Scotland Yard’ın çözemediği bir muammayı kendisinin çözmesinin neredeyse imkansız olduğunu fark etti. Gösterdiği çabalara rağmen çok fazla yol kat edemedi. Dahası, paraları da tuzağa düşerek kaybetmişti. Buna rağmen vazgeçmedi ve çalışmalarına devam etti, ancak sonunda Karındeşen Jack’ı bulmanın neredeyse imkansız olduğunu kabullendi.

Abdülhak Hamit, hatıratında bu dönemi şu şekilde anlatıyor: “Londra’daki Karındeşen Jack, bizim çarşıdaki Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’dan beterdir. 7 milyona yakın nüfusu olan bir şehirde, bu kadar ünlü ve gizemli bir suikastçının kimliğini tahkik etmek neredeyse imkansızdı.”

Bu süreçte Hamit, öğrendiğine göre benzer bir tehdit mektubunun dönemin Rus Çar’ına da gittiğini fark etti ve bu bilgiyi Sultan Abdülhamid’e rapor etti. Ancak bu bilgi Sultan’ı tatmin etmedi; Sultan, Hamit’ten bilgi değil, katilin yakalanmasını istiyordu. Bu durum, Sultan’ın öfkesini daha da arttırdı.

Karındeşen Jack’in Sırrı ve Osmanlı Sarayı

Sultan Abdülhamid, bu mektubun arkasında, Paris ve Londra’ya kaçan Osmanlı muhâliflerinin olabileceği ihtimalini de düşünmeye başladı. Bu kişilerin, Sultan’ı huzursuz etmek ve para koparmak amacıyla bu tarz bir tehdit mektubu yazmış olabileceği söylendi. Sultan bu teoriye inandı ve bir nebze olsun rahatladı.

Ancak bu olay Abdülhamid’in dikkatini batıdaki gelişmelere daha fazla yoğunlaştırmasına neden oldu. Londra’daki diplomatik temsilciliklere daha fazla kaynak ve personel tahsis edildi. Özellikle Scotland Yard ile işbirliğini artırmak için adımlar atıldı ve Osmanlı’nın İngiltere’deki etkinliği genişletildi. Bu süreçte Karındeşen Jack’ın faaliyetleri Sultan’ın politik kararlarını bile etkiledi; Abdülhamid, İngiltere üzerindeki baskıyı artırmak ve Osmanlı’nın Batı ile ilişkilerinde daha fazla kontrol sahibi olmak için bu fırsatı kullandı.

Karındeşen Jack ise 9 Kasım 1888’de son cinayetini işledikten sonra adeta buhar olup uçtu. Kimliği asla belirlenemedi ve ardında sadece korku dolu hikayeler, çözülemeyen bir gizem ve pek çok spekülasyon bıraktı. Londra’nın sisli sokaklarında gezen bu gizemli figür, sadece kurbanlarının değil, koca bir İmparatorluğun bile kâbusu olmuştu. Onun kim olduğu hala bilinmiyor; hakkında yazılan pek çok teori ve spekülasyon olsa da, gerçeğin ne olduğu hiçbir zaman ortaya çıkmadı.

Karındeşen Jack efsanesi, bugüne dek pek çok polisiye romana, filme ve belgesele konu olmuş, şehir efsaneleri arasına girmiştir. Sultan Abdülhamid ve Osmanlı sarayı ile olan bu ilginç bağlantısı ise hikayeyi daha da derinleştirip merak uyandırıyor. Bu bağlantı, sadece Osmanlı’nın değil, bütün dünyanın gözünü o yıllarda Londra’nın arka sokaklarına çevirmesine neden oldu.

Abdülhamid’in bu konuyla ilgilenmesi, onun hem kişisel korkularını hem de Osmanlı’nın uluslararası arenada nasıl tehditlere açık olduğuna dair farkındalığını gözler önüne seriyor. Bu olay, Osmanlı İmparatorluğu’nun dönemin büyük diplomatik ve politik sorunları ile uğraşırken aynı zamanda ne denli geniş çaplı ve sürpriz tehditlerle de karşı karşıya kaldığını gösteriyor. Karındeşen Jack, sadece bir katil değil, aynı zamanda bir imparatorluğun denge politikalarını etkileyen bir figür olarak da tarihe geçti.

Bu yazıyı beğenip yorum yapmayı ve abone olmayı unutmayın! Daha fazla içerik için takibe devam edin!

Views: 21