Yörük Köyünde Esrarengiz Ateş | Paranormal Hikaye
Paranormal Hikaye: Yozgat’ın Yörük köyünde yaşanan paranormal olaylar zinciri. Geceleri beliren esrarengiz bir ateş, etrafında dönen suretler ve gençlerin tanık olduğu açıklanamayan, dehşet verici anlar.
Ben, Yozgat’ın Akdağmadeni ilçesine bağlı Yörük köyünde yaşayan biriydim. Köyümüz, genellikle fazla dağlık olmayan bir alan üzerine kurulmuş, 60-70 hanelik bir yerleşim yeriydi. 19 yaşıma kadar bu köyde ailemle birlikte yaşadık ama daha sonra maddi sebeplerden dolayı şehre taşınmak zorunda kaldık. Ailemizin büyük bir bölümü köyde kaldığı için sık sık gidip geliriz. Üç kardeşiz, ben ortancayım ve çekirdek bir aileyiz. Size, şehre taşınmadan kısa bir süre önce başımdan geçen bir olayı anlatacağım.
Bu olayları anlatmadan önce şunu belirteyim ki, ben böyle cinlere falan pek inanmazdım. Cinler hakkında bildiklerim sadece duyduklarımdan ibaretti, ta ki o güne kadar.
Bir gün abimle amcaoğlunun evine oturmaya gittik. Amcaoğlunun evi köyün dış tarafındaydı ve evin 200-300 metre ilerisinde kurumuş bir dere vardı. Yaklaşık 800 metre ilerisinde ise bizim “Girdik” dediğimiz bir tepe bulunuyordu. Neyse, amcaoğlunun evinde çekirdek yiyorduk. Ben buradan sonrasını abimden dinledim, size onun anlattığı gibi aktarayım:
“Amcaoğlu, eşim ve ben oturuyorduk. Saat epey ilerlemiş, gece geç vakitlere gelmişti. Gırgır şamata sohbet ederken bir ses duyduk. Amcaoğlumun ahırı hemen evin yanında olduğu için sesin ahırdan geldiğini anlamıştık. İlk başta önemsemedik, muhabbete devam ettik. Saat gece bire gelince aynı ses bir daha geldi ama bu sefer aldırış etmeme şansımız yoktu, çünkü sanki zelzele olmuş gibi evin içi hafiften sallandı. Hepimiz çok korkmuştuk. Amcaoğluyla ben dışarıya çıktık ve ahıra gittik. Tuhaf bir şey yoktu ama ahırdaki hayvanların kafası ‘Girdik’ dediğimiz tepenin oraya dönmüş ve oraya kilitlenmiş gibi bakıyorlardı.
Ahırdan çıktık. Dediğim gibi, ev o tepeyi direkt görüyordu. Dışarıya çıkar çıkmaz o tepenin orada kocaman bir ateş yandığını gördük. Daha dikkatli baktığımızda, yanında küçük küçük suretler vardı ve ateşin etrafında dönüyorlardı. O an irkilmeyle beraber çok korkmuştuk. Amcaoğluyla ben, o yanan ateşi çok ama çok merak ettik, neyin nesi diye. Tabii ki benim ilk başta aklıma cinlerle ilgili bir şey gelmedi. Köyümüz diğer köylere ve ilçeye yakın olduğu için köye gelen defineciler olduğunu düşündüm. Ama köydeki ihtiyarların dediğine göre, o ateş eskilerden bu yana yılın belli bir zamanında yanar ve kaybolurmuş. Orada define olduğunu zanneden birkaç kişi gitme girişiminde bulunmuş. Bunlardan biri kafayı sıyırmış ve akrabaları onu köyden götürmüş. Diğeri, olayı yaşadıktan sonra köyde fazla durmamış, insanlardan kendini soyutlamış ve geceleri kendi kendine konuşarak geziyormuş. Başka biri de yanına bir arkadaşını alıp köyden gitmiş, bir daha gelmemişler; akıbetlerinin ne olduğu bilinmiyor. Bu duyduklarıma göre, ateşin yanına yaklaştıkça değişik sesler duyulan ve değişik suretli insanlar görünen bir yermiş. Bir yerden sonra bilinç gidiyormuş ve uyandığında kendini bambaşka bir yerde buluyormuşsun, akıl dengeni kaybediyormuşsun.
Biz tepeye kadar yaklaştık. Tepenin başında olan ateş birdenbire dibimizde belirdi! Hemen hemen on metre ilerideydi. Ben bayılacak gibi oldum, çünkü ateşin boyu neredeyse 15 metre, devasa bir şey olmuştu! İçimden bütün duaları okudum ve ateş birdenbire kayboluverdi. Şöyle bir baktım ki ateş bu sefer bizim köyün ana yolunun orada belirdi ve bu sefer etrafında insanımsı şekilde mahlukatlar belirdi. Ateşin etrafında dönüyorlar, değişik sesler çıkarıyorlardı. Sanki bizi hiç fark etmiyor gibiydiler. Biz o korkuyla hemen geri döndük. Cesareti topladık, traktörü aldık, önce bizim eve uğradık.”
Buradan sonrasında ben devreye giriyorum. Abimle amcaoğlu geldi. Amcaoğlu bana bunları anlattığında inanmadım tabii ki. Cinlere inanırım, Kur’an’da geçiyor sonuçta, ama amcaoğlu biraz yalan söyleyen biri olduğu için abarttığını düşündüm. Sonra abim amcaoğlunu doğrulayınca şaşırdım ve istemeyerek de olsa inanmaya başladım. Ama yine de içimde şüphe vardı. Doğru olup olmadığını anlamak için onları gitmeye ikna ettim.
Traktöre atladık ve ana yolun oraya gittik. Dedikleri gibi bir ateş yanıyordu. Ara ara yükselip alçalıyor ama sönmüyordu. Etrafında olduğunu söyledikleri mahlukatlar ise kaybolmuştu. Ateşe iyice yaklaştık. Ateş, göz açıp kapayıncaya kadar bizden en az bir kilometre uzaklaşmış, karşı tepede görünmeye başlamıştı. Birdenbire yolun karşısında siyah gölgeler belirdi, hareket ediyorlardı. Hepimiz kafayı oraya çevirdik. Aman ya Rabbi! On saniye sonra ateş dibimizde belirmişti ve etrafında dönen siyah çarşaflı insanlar vardı. Sonradan Aramice olduğunu öğrendiğim bir dilde bir şeyler söylemeye başladılar. Sonra birdenbire durdular ve donup kaldılar. Ama ateş dumansız şekilde yükselip alçalıyordu. Sonra bir baktık, havada, ağacın üstünde yanıyor! Ben telefonumu açtım, videoya almaya başladım. Olan her şeyi amcam kayıt ediyordu, çünkü ilk defa metafiziksel bir olayla karşı karşıyaydım ve bunu yapmak zorunda hissettim.
Tam o sırada, baktığımız yönün ters tarafından bir uğultu sesi geldi. Birden kafamızı oraya çevirdik ama bir şey yoktu. Sonra tekrar ateşe bakmak için kafamızı çevirdiğimizde, her şey saniyeler içinde birdenbire kayboldu. Sanki hep beraber aynı kabusu görüyorduk. Hepimiz birden fazla duyguyu aynı anda yaşıyorduk, sanki korku filminin içindeydim. Allah’ım! Hepimizin üstünde bir yorgunluk vardı ama anlatamam, hareket edecek mecalimiz yoktu.
Köye dönmeye karar verdik. Amcaoğlu traktörü sürüyordu. Bu arada amcaoğlunun ismi Gökhan. O sırada benim telefonuma amcaoğlunun eşi aradı. Hoparlörü açtım. “Efendim yenge?” dedim. Sesi telaşlı geliyordu: “Gökhan beni dereye çağırıyor! Bana bir şey gösterecekmiş! Balkondan aşağı bakıyorum, öylece bana bakıyor. Çağırıyorum ama eve çıkmıyor. Sanki bu benim bildiğim Gökhan değil! Korkmaya başladım!” dedi. Aman ya Rabbi! Bunları duyar duymaz kan beynimize sıçramıştı! Çünkü Gökhan abi yanımızdaydı! Konuşmaları o da duyuyordu. Ayrıca yengem hamileydi! “Sakın, sakın yenge!” dedim ve başımızdan geçen olayları hızlıca anlattım. “Cinler dereye çağırıyorlar, seni götürmek istiyorlar! Evin içine gir, kapıyı kilitle, bizi bekle! Biz hemen geliyoruz!” dedim.
Eve geldik ama nasıl! Yengem bu halimizi görünce korktu. Geldi kendisine ama sanki hiçbir şey olmamış gibi, normaldi. Yengem olanları anlattık ve bize dönüp, “Saçmalamayın!” dedi. “Ben daha yeni sizden geliyorum! Sizi aramadım! Kim aradı sizi?” dedi. Arama kaydına baktım, gelen aramalarda yengem yoktu! Ama nasıl olur derken aklıma kaydettiğim videoyu göstermek geldi. Videoyu açtığımda ise kafayı sıyıracaktım! Videoda biz ve sesimiz var ama onları çektiğim yerde sadece karanlık bir ağaç var! Allah’ım, Allah’ım! Hayal mi görüyoruz yoksa kafamız mı yerinde değil? Bir oyunun içinde miyiz?
Dedim ben, kendimi toparlamak için kenara çekilip oturdum. Pencereden dışarıda ışık görünüyordu. Titreyerek ve korkarak perdeyi sıyırdım. Geldiğimiz yerde büyük bir yangın çıkmış! Ama nasıl yanıyor, anlatamam size! Bir de yaz olduğu için her yer kurumuş otlarla doluydu. Köyün sakinleri olaya anlam veremeden itfaiyeyi aramış. İtfaiye gelene kadar tarlalarının çoğu yandı. O yaz kimse doğru düzgün bir şey kazanamadı. Jandarma sordu, soruşturdu ama olayın nasıl olduğuna dair hiçbir bulguya rastlanılmadı.
Bu sır bizde böyle kaldı ve bir sene boyunca kendimizi toparlayamadık. Ara ara yaşadığımız travmadan sonra sanki köyün karanlık yerlerinden geçerken onları görür gibi oluyorum. Köyde kaldıkça bol bol dua etmeye başladım. Olaydan sonra muskayı hazırlattım ve fazla durmadık zaten. Bu olayı sadece dört kişi biliyor, kimse bilmiyordu. Köydekilere anlatmamak en hayırlısıydı, çünkü insanların ilgisini çekebilir ve bizim başımıza gelenleri yaşayabilirlerdi. Ben zaten fazla durmadım, şehre taşındık. Üstünden zaman geçti ama şu an dahi o ateşle ilgili ara ara rüyalar görüyorum. Her şeye rağmen şükrediyoruz ki aklımızı oynatmadık ve sağ salim olaydan kurtulduk. Rabbim bizleri cinlerin şerrinden korusun.
Ateşe ne oldu mu diyorsunuz? Arada bir yine oluyormuş diye duydum. Orada ne olduğunu ancak Allah bilir.
Views: 5