Kuran Penceresinden Deprem Gerçeği

Kur'an'da Depremler ve Büyük Mesajlar!

Deprem, Allah’ın ayetlerinden biridir. Kur’an, bu büyük hadiseyi bizlere hatırlatır. Kimi zaman bir uyarı, kimi zaman kıyametin habercisidir. Bu sarsıntılar, kalplerimizi Rabbimize yönelten birer tefekkür vesilesidir. Gelin, bu ilahi mesajları birlikte anlamaya çalışalım.

إِذَا زُلْزِلَتِ الْأَرْضُ زِلْزَالَهَا

İżâ zulzileti-l-arḋu zilzâlehâ

“Yer, o kendine has sarsıntısıyla sarsıldığı zaman!”

(Zilzâl Suresi, 1. Ayet)

Kıyametin Büyük Habercisi: Zilzâl Suresi

Esselamu aleyküm kardeşlerim.

Ne zaman bir sarsıntı haberi duysak, ne zaman ayaklarımızın altındaki toprağın aslında ne kadar hareketli olduğunu hissetsek, kalplerimizde bir ürperti belirir. İşte bu ürperti anında, aklımıza ve kalbimize düşen ilk şeylerden biri, şüphesiz Kur’an-ı Kerim’in 99. suresi olan Zilzâl Suresi’dir. Rabbimiz, bu surede bizlere sadece dünyevi bir depremi değil, tüm kâinatın düzeninin bozulacağı o nihai sarsıntıyı haber verir.

Sure, doğrudan kıyamet anını tasvir ederek başlar. O gün, yeryüzü daha önce hiç olmadığı bir şekilde sarsılacak, adeta hamile bir kadının yükünü bırakması gibi içindeki bütün “ağırlıkları”, yani madenleri, hazineleri ve en önemlisi ölüleri dışarı atacaktır (Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân). O anın dehşetiyle şaşkına dönen insanoğlu, “Buna ne oluyor?” diye feryat edecektir. Ve işte o gün, yeryüzü, üzerinde işlenen her hayra ve her şerre bizzat şahitlik edecektir.

Düşünsenize, her adım attığımız, her secdeye vardığımız veya her günah işlediğimiz toprağın, Mahşer Günü’nde Rabbimizin izniyle dile gelip konuşacağını… Bu hakikat, Zilzâl Suresi’nin bize hatırlattığı en büyük derslerden biridir. Yaşadığımız her deprem, aslında o büyük “Zilzâl” gününün bir provası, bir hatırlatıcısıdır.

İlahi Bir İkaz Ve Kudret Delili Olarak Deprem

Her ne kadar depremlerin jeolojik sebepleri bilim tarafından açıklansa da, bir Müslüman için her olayın ardında ilahi bir hikmet ve mesaj vardır. Kâinattaki hiçbir yaprak, O’nun izni olmadan düşmez (En’âm Suresi, 59). Depremler de Allah’ın kudretinin ve azametinin apaçık birer delilidir. Rabbimiz, dilediği an, en güvendiğimiz sığınağı, yani ayaklarımızın altındaki toprağı bir beşik gibi sallayabilir. En’âm Suresi’nde bu gerçek şöyle ifade edilir:

قُلْ هُوَ الْقَادِرُ عَلٰٓى اَنْ يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عَذَاباً مِنْ فَوْقِكُمْ اَوْ مِنْ تَحْتِ اَرْجُلِكُمْ

Kul huve-lkâdiru ‘alâ en yeb’aśe ‘aleykum ‘ażâben min fevkıkum ev min tahti erculikum

“De ki: ‘O, size üstünüzden veya ayaklarınızın altından bir azap göndermeye… kadirdir.'”

(En’âm Suresi, 65. Ayet)

Tefsir alimleri, “ayaklarınızın altından” gelecek azabı, deprem ve yere batma gibi felaketler olarak açıklamışlardır (Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb). Bu ayet, bize teknolojimizle, binalarımızla ne kadar övünürsek övünelim, Rabbimizin bir “Ol” emri karşısında ne kadar aciz olduğumuzu hatırlatır. Bu bir korkutma değil, bir uyarıdır; gafletten uyanmak ve O’nun sonsuz gücü karşısında haddimizi bilmek için bir davettir.

Geçmişten İbret: Helak Sebebi Olan Sarsıntılar

Kur’an-ı Kerim, sadece geleceğe dair uyarılar yapmakla kalmaz, aynı zamanda geçmiş kavimlerin başından geçen olayları anlatarak bizlere ibret dersleri sunar. Peygamberlerini yalanlayan, zulümde ve ahlaksızlıkta ileri giden bazı kavimler, şiddetli depremlerle helak edilmiştir.

Hz. Şuayb’ı (a.s.) dinlemeyip onu ve inananları yurtlarından çıkarmakla tehdit eden Medyen halkının acı sonu, A’râf Suresi’nde şöyle anlatılır:

فَاَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَاَصْبَحُوا ف۪ي دَارِهِمْ جَاثِم۪ينَۚ

Fe-eḣażet-humu-rracfetu fe-asbahû fî dârihim câśimîn(e)

“Bunun üzerine onları o dehşetli sarsıntı yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.”

(A’râf Suresi, 91. Ayet)

“Racfe” kelimesi, kalpleri yerinden oynatan şiddetli sarsıntı demektir. Gururları ve isyanları sebebiyle, bir anda evleri onlara mezar olmuştur (İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye). Bu kıssalar, bizlere zulmün ve Allah’a isyanın karşılıksız kalmayacağını, ilahi adaletin er ya da geç tecelli edeceğini öğretir.

Sarsıntılar Karşısında Mü’minin Duruşu

Peki, yer sarsıldığında bir müminin kalbi nasıl sarsılmalı, duruşu nasıl olmalıdır? İslam, bizlere hem tedbiri hem de tevekkülü emreder. Elbette binalarımızı sağlam yapmak, bilimsel önlemleri almak görevimizdir. Ama asıl imtihan, kalplerimizde başlar.

  1. Muhasebe ve Tövbe: Her afet, kendimizi sorgulamak için bir fırsattır. “Nerede yanlış yapıyorum? Rabbimle aram nasıl?” diye sormalı, günahlarımız için samimiyetle tövbe etmeliyiz.
  2. Sabır ve Tevekkül: Başa gelen musibet karşısında isyan etmek yerine sabretmek, imanın en büyük göstergelerindendir. Tedbirleri aldıktan sonra sonucu Allah’a bırakmak, yani tevekkül etmek, kalbe huzur verir.
  3. Dua ve Sığınma: En büyük silahımız duadır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), zorluklar ve felaketler karşısında Allah’a sığınmamızı tavsiye etmiştir. Onun bizlere öğrettiği şu dua, ne kadar anlamlıdır:

اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ زَوَالِ نِعْمَتِكَ، وَتَحَوُّلِ عَافِيَتِكَ، وَفُجَاءَةِ نِقْمَتِكَ، وَجَمِيعِ سَخَطِكَ

Allahümme innî e’ûzü bike min zevâli ni’metike ve tehavvüli ‘âfiyetike ve fücâeti nikmetike ve cemî’i sahatike.

“Allah’ım! Nimetinin zeval bulmasından, verdiğin afiyetin değişmesinden, ansızın vereceğin cezadan ve bütün gazabından sana sığınırım.”

(Müslim, Zikir, 96)

Bu dua ile sadece depremden değil, O’nun gazabını çekecek her türlü durumdan yine O’nun sonsuz rahmetine sığınırız.

Son Söz

Kardeşlerim, depremler yerkürenin bir gerçeği olduğu gibi, imtihan dünyasının da bir gerçeğidir. Onlar, korku salmak için değil, uyandırmak içindir. Her sarsıntı, bize dünyanın ne kadar fani, ahiretin ise ne kadar yakın olduğunu haykırır. Bize düşen, bu sarsıntılarla kalplerimizi titretmek, secdelerimizi sıklaştırmak ve hayatımızı, o en büyük sarsıntı gününde hesabını kolayca verebileceğimiz bir şekilde yaşamaktır.

Rabbim, bizleri ve bütün ümmet-i Muhammed’i görünen ve görünmeyen tüm afetlerden muhafaza eylesin. Ayaklarımızı da kalplerimizi de kendi yolu üzerinde sabit kılsın. Âmin.

Kaynakça

  • Elmalılı, Muhammed Hamdi Yazır. Hak Dini Kur’an Dili. Zehraveyn Yayıncılık.
  • İbn Kesîr, Ebü’l-Fidâ İmâdüddin İsmâil b. Ömer. el-Bidâye ve’n-Nihâye. Çağrı Yayınları.
  • Kurtubî, Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed. el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân. Buruc Yayınları.
  • Müslim, Ebü’l-Hüseyin Müslim b. el-Haccâc. Sahîh-i Müslim. Çağrı Yayınları.
  • Râzî, Fahreddin. Mefâtîhu’l-Gayb (Tefsîr-i Kebîr). Akçağ Yayınları.
İlginizi Çekebilir:Cübbeli Hoca Açıkladı: Oral Yapmak Caiz mi?
share Paylaş facebook pinterest whatsapp x print

Benzer İçerikler

Hızır Nasıl Hızır Aleyhisselam Oldu - İslam - Menkıbe - Hikaye
Hızır Nasıl Hızır Aleyhisselam Oldu
Apocalyptic Descriptions in the Qur'an
Kuran’da Kıyamet
The Death of Azrael: The Last Words and Pain of the Angel Who Takes His Own Soul
Azrail’in Ölümü: Kendi Canını Alan Meleğin Son Sözleri ve Yaşadığı Acı
The 3 Key Signs Indicating That a Person May Sense Their Impending Death
İnsan Şu 3 Belirti ile Ölümünü Önceden Anlar
Cübbeli Hoca Explains: Is Oral Sex Permissible in Islam?
Cübbeli Hoca Açıkladı: Oral Yapmak Caiz mi?
Kıyamet Alametlerinin Hangileri Gerçekleşti - İslam
Kıyamet Alametlerinin Hangileri Gerçekleşti

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Paranormal Dergi | © 2025 |