Mossad’ın Cadı Ajanları Türkiye’de!

MOSSAD'IN CADILARI TÜRKİYE'DE Mİ?

Mossad ve Savak’ın küçük yaşlardan itibaren seçtiği özel yetenekli bireylerin, hipnoz ve cin ritüelleriyle yüksek düzey yöneticileri etkilediği, bilgilerini edindiği ve bunları casuslukta kullandığı iddia ediliyor. Haluk Özdil, bu olağanüstü yöntemlerin devletler ve iş dünyası üzerindeki etkisini vurguluyor.

Araştırmacı Yazar Haluk Özdil’den Çarpıcı Açıklamalar: Mossad, Savak ve Cadılık Üzerine

Cadılık ve Ritüellerin Gölgesindeki Modern Dünya

Cadılık kavramı, tarih boyunca pek çok toplumun korku, merak ve efsaneyle iç içe şekillenen bir olgusudur. Günümüzde her ne kadar cadılık veya sihir denildiğinde akla, eski çağlardan kalma ve karanlıkta saklanan ritüeller gelse de araştırmacı yazar Haluk Özdil’e göre olay çok daha derin ve sistematiktir. Bazı kesimlerin “cadılık” olarak isimlendirdiği birtakım uygulamalar, son zamanlarda gündeme daha sık gelmeye başlamıştır. Özellikle istihbarat dünyasında, çok gizli operasyonlarda büyü, maji ya da mistik öğeler kullanıldığı iddiaları, kamuoyunun dikkatini çeker.

Haluk Özdil’in bu konuda yaptığı açıklamalara göre, özellikle Orta Doğu eksenli bazı istihbarat teşkilatları, genç yaşlardan itibaren özel yeteneklere sahip bireyleri tespit edip eğitmekte ve bu kişileri dünyanın farklı coğrafyalarına konumlandırmaktadır. Bu kişilerin yetenekleri, gündelik anlamda “cadılık” veya “büyü” olarak isimlendirilebilecek pratiklerin çok daha ötesinde; sezgisel güçler, telepati, hipnoz ve hatta başka boyut varlıklarıyla iletişimi kapsayabilmektedir. İşin daha da çarpıcı yanı, Mossad ve İran’ın eski gizli servisi Savak (veya günümüzdeki karşılığı) gibi kurumların, söz konusu ritüel ve yöntemlerden yararlanarak ülkeler arası casusluk faaliyetlerinde bulundukları iddiasıdır.

Bu yazıda, Araştırmacı Yazar Haluk Özdil’in gündeme getirdiği çarpıcı ifadeler üzerinden, cadılık ve gizli servisler arasındaki bağlantıyı, bu bağlantının dayandığı ritüelleri, hipnoz ve büyü tekniklerini, İran’dan Mossad’a uzanan bir istihbarat hattını, devlet erkânından holding patronlarına kadar uzanan danışan ilişkilerini ve son olarak da Ahmedi Necat’la ilişkilendirilen “cin” meselesini ele alacağız. Oldukça geniş ve sıra dışı bir konuya adım atarken, geleneksel kalıpları yıkmaya hazırlıklı olun.

Mossad’ın Seçim Süreci ve Özel Eğitim

Çocukluk Çağında Tespit Edilen Yetenekler

Haluk Özdil’in söz ettiği en dikkat çekici noktalardan biri, Mossad’ın çocuk yaşlardan itibaren “öngörü” yetenekleri olan bireyleri tespit etme stratejisidir. Okul öncesi veya ilkokul çağlarında bazı çocuklarda ortaya çıkan, ileride “sezgi, telepati, öngörü” şeklinde değerlendirilebilecek kabiliyetler, öğretmenler veya uzmanlar tarafından rapor edilir. Bu raporlar, Mossad’a ulaşır ve ilgili çocuk üzerinde özel bir inceleme başlatılır.

Bu süreçte ailenin de bilgilendirildiği, çocuğun yüksek IQ’ya sahip olduğu veya özel bir “zeka ve yetenek” barındırdığı şeklinde yönlendirmelerde bulunulduğu iddia edilir. Böylece çocuk, eğitimine devam ederken bir yandan da Mossad’ın gözetimi altında ek bir eğitime alınır. Bu eğitim, sıradan bir ders müfredatını değil, zihinsel ve sezgisel güçlere odaklanan, ritüel veya ruhsal çalışmalara yakın pratikleri de içerir. Haluk Özdil’in bu hususta vurguladığı önemli bir detay ise, normal şartlar altında resmi olarak “Cadılık” benzeri bir tanımlamanın asla yapılmadığıdır. Her şey, “Bilimsel Araştırma,” “Stratejik Yönetim,” “Algı ve Toplumsal Davranış Analizi” gibi nötr ve saygın görünümlü isimler altında yürütülür.

Uluslararası Görevler ve Beyaz Yakalılara Ulaşma Stratejisi

Yıllar süren eğitim sonrasında, bu özel yetiştirilen kişiler, dünyanın farklı ülkelerine dağılır. Bu kişiler gerek İsrail vatandaşı olup başka ülkelere gönderilenler, gerekse başka ülkelerde yaşayan ve Yahudi kökenli topluluklardan seçilmiş bireyler olabilir. Haluk Özdil, özellikle Beyaz yakalı dediğimiz üst düzey yöneticilerle, siyasetçilerle ve büyük holding sahipleriyle etkileşime geçme potansiyeli olan kişiler üzerinde durur.

Bu noktada iki amaç göze çarpar:

  1. Bilgi Toplamak: Üst düzey şirket yöneticilerinden, devlet görevlilerinden veya siyasetçilerden elde edilen sırlar, ekonomik stratejiler ya da gizli anlaşmalar, doğrudan veya dolaylı yoldan istihbarat örgütüne aktarılabilir.
  2. Zihinsel Yönlendirme: Hipnoz ve benzeri tekniklerin, bu “cadı ajan” diyebileceğimiz kişiler tarafından kullanıldığı öne sürülür. Karşı tarafın zihnine girme, kontrol etme, yönlendirme veya en azından karar alma süreçlerine etki etme gibi olağanüstü yöntemler söz konusudur.

Bu kişiler, dışarıdan bakıldığında, “danışmanlık” veya “kişisel gelişim uzmanlığı” gibi alanlarda faaliyet gösteriyor izlenimi verebilirler. Resmi olarak “büyü” ya da “majik” pratikler ifşa edilmez. Bazen işin doğası gereği “new age akım,” “spiritüel rehberlik,” “kişilik ve karakter analizi” gibi popüler ifadeler kullanılarak sistem gizlenir. Bu sayede, bilgi toplamak ve nüfuz alanını genişletmek çok daha kolay olur.

Iran Gizli Servisi Savak’ın Yöntemleri

Savak’ın Tarihi ve Cadılık İddiaları

Haluk Özdil’in vurguladığı bir diğer önemli boyut, İran’ın eski gizli servisi Savak (günümüzde yapısı kısmen değişmiş olsa da) tarafından yürütülen benzer çalışmalar. Savak, İran İslam Devrimi öncesinde faaliyet gösteren ve Şah döneminde kurulan bir istihbarat teşkilatıydı. Devrim sonrası bu teşkilat lağvedildiği iddia edilse de çeşitli biçimlerde yeniden organize olmuş, farklı isimler ve farklı kollarla çalışmıştır.

Haluk Özdil, İran’ın da tıpkı Mossad gibi, küçük yaşlarda sezgisel güçlere sahip çocukları tespit ettiğini ve bu çocuklara özel eğitimler verdiğini ileri sürer. Bununla birlikte İran’ın yönteminde, Mossad’ın “new age” eğilimlerine kıyasla daha dini ve geleneksel bir yaklaşım olduğunu belirtir. Yine de ortak payda, yetenekli bireyleri eğitme ve onları hedef ülkelere gönderme stratejisidir.

Ahmedi Necat ve “Cinlerle” Çalışma İddiaları

İran’ın bu konudaki en çarpıcı yanı, ülkenin üst düzey yöneticilerinin cinlere danıştığına dair iddialardır. Özdil, Ayetullah Kazım Sadıki adlı bir din adamının açıklamalarına dikkat çeker. Sadıki’nin, 2021 civarında yaptığı konuşmada, bazı devlet yöneticilerinin karar alırken “cinlerle istişare ettiklerini” söylediği ve Ahmedi Necat’ın da bu isimler arasında yer aldığını iddia ettiği öne sürülür.

Bu konuya ilişkin ikinci bir destekleyici iddia ise bir diğer üst düzey din âlimi olan Ahmet Tevekkül’den gelmiştir. Tevekkül de, devlet yöneticilerinin gelecek öngörüleri veya stratejik kararlar için cinlere başvurduğu yönünde açıklamalarda bulunmuştur. Haluk Özdil, bu iddiaların İran kamuoyunda büyük yankı uyandırdığını ama daha sonra üstünün örtüldüğünü belirtir. İran’ın köklü dini yapısı içinde bu tür konuların açık açık konuşulması, genellikle büyük tepki çektiği için, iddia sahiplerinin görevden alınmasına kadar giden süreçler yaşanabilir.

Zihinsel Güçler ve Hipnoz Teknikleri

Birebir Seansların Tehlikeli Yönleri

Hem Mossad’a ait “cadı ajanlar” hem de İran’ın benzer eğitimlerden geçmiş görevlileri, çoğunlukla birebir seanslarda, danışan ile çok özel ve güvende hissedilen bir ortamda görüşür. Özdil’e göre bu seanslarda hipnoz, telkin ve zihin kontrolü teknikleri kullanılır. Danışan, bu süreci çoğunlukla “terapi” veya “spiritüel danışmanlık” olarak algılar. Oysa seans sırasında bilinçaltına yerleştirilen komutlar veya kodlar, uzun vadede danışanın davranışlarını ve kararlarını yönlendirebilir.

Bunun tehlikeli yanı, danışanın kendi iradesi dışında bazı eylemlere sürüklenme riskidir. Bu, “cinayet işletmeye kadar gidebilecek bir zincir” şeklinde dile getirilmektedir. Elbette bu uç örnekler tartışmalıdır, ancak istihbarat faaliyetlerinde çeşitli yönlendirme metotlarının kullanıldığına dair geçmişte de birçok vakaya rastlandığı bilinir. Hipnozun, güçlü bir itaat veya bağlılık duygusu oluşturabileceği, halüsinojenik maddelerle veya farklı tekniklerle birlikte kullanıldığında son derece etkili bir silaha dönüşebileceği istihbarat literatüründe konuşulagelmiştir.

Güzel Kadınlar ve Bilge Erkekler

Mossad ve Savak gibi kuruluşların, “cadı ajan” profili içinde özellikle güzel kadınları tercih ettiği iddia edilir. Güzellik, fiziksel çekicilik veya cazibe, bireylerin karşılarındaki hedefleri etkilemesini kolaylaştıran önemli bir unsurdur. Bazı kaynaklar, “cerrahi müdahale” veya estetik operasyonlar ile bu kadınların fiziki cazibelerinin arttırıldığını söyler. Amaç, üst düzey siyasetçi veya holding yöneticisi gibi hedef şahsı etki altına almayı maksimize etmektir.

Öte yandan, sadece kadınlar değil, “bilge” veya “karizmatik” görünen erkek ajanlar da görev alabilir. Yaşça daha büyük, ak saçlı, babacan veya ağabey tipli bireyler, özellikle muhafazakâr veya geleneksel yapılarda büyük saygı görür. Bu sayede, söz konusu hedef kitlede güven ve bağlılık duygusu uyandırmak kolaylaşır.

Üst Düzey Danışanların Gizemli Bağlantıları

Siyaset ve Devlet Erkanından Gelen Talepler

Haluk Özdil’in “efsanevi” olarak nitelediği örneklerden biri, geçmişte Türkiye’de yaşamış bir “Madam” olarak anılan yaşlı bir kadının, devletin en üst kademesindeki kişilerce danışman olarak ziyaret edildiğidir. Özdil’e göre bu kişi, adeta gizli kalmış bir “cadı” olarak faaliyet gösterir. Medyada neredeyse hiç yer bulmayan ve güvenlik ordusuyla korunan bir mekânda seanslar düzenleyen bu kişinin, başbakan düzeyinde veya önde gelen siyasetçilerin yanı sıra çok büyük holding sahipleriyle temasta olduğu iddia edilir.

Bu seanslarda ne konuşulduğu veya ne tür ritüeller yapıldığı ise tamamen karanlıktır. Ancak ortaya çıkan bilgiler, seansın hipnoz benzeri uygulamalar içerdiği, danışanın özel ve gizli sırlarını paylaştığı ve bu sırların da hedeflenen istihbarat örgütüne aktarıldığı yönündedir.

Yüksek Maliyetle Gelen “Elit” Gizlilik

Bu tip danışmanlık hizmetlerinin son derece pahalı olması, normal bireylerin bu seanslara katılmasını neredeyse imkansız hale getirir. Yüz binlerce hatta milyonlarca lira veya dolar düzeyindeki ücretler, bu alanı üst düzey elitlerin tekelinde tutar. Özdil, esas amacın para kazanmak değil, “yanlış kişilerin” içeri sızmasını engellemek olduğunu öne sürer. Bu şekilde sıradan halk dışarıda kalırken, ülkenin zirvesindeki figürler rahatlıkla bu gizemli seanslara dahil olur.

Burada akla gelen soru, “Bu seanslar sırasında elde edilen veriler nereye gidiyor?” şeklindedir. Büyük olasılıkla, odalarda gizli kayıt cihazları veya dinleme sistemleri bulunma ihtimali oldukça yüksektir. Bu kayıtlar, daha sonra Mossad veya Savak gibi teşkilatların arşivine ulaşabilir. Bu sayede, önemli pozisyonlardaki insanların hem özel sırları hem de devlet ve şirket bilgileri elde edilerek manipülasyona açık hale gelir.

İran’da Cinlerle İlgili İddialar

Mollalar Arasında Büyü ve Falcılık Tartışmaları

İran’ın dini yapısı gereği, cin, büyü ve fal gibi konular farklı bir çerçevede ele alınır. Buna rağmen, Haluk Özdil’in bahsettiği Ayetullah Kazım Sadıki olayı, bu konunun sıradan dedikodulardan daha ciddi bir boyutta olduğunu gösterir. Sadıki, “Bazı devlet yöneticilerimizin kararlarını cinlere danışarak aldığını” ve “bu cincilerin şeytani fikirlerle yozlaşmayı körüklediklerini” dile getirmiştir. Bu açıklama kısa süre sonra Sadıki’nin görevine mal olmuştur.

Devlet kadrolarında yaygın olduğu öne sürülen bu yaklaşıma göre, geleceği okuduğunu iddia eden falcılar veya cadılar, cinlerle bağlantı kurup yöneticilere danışmanlık hizmeti sunmaktadır. Böylece ülkenin kaderini etkileyen kararlar, bir nevi metafizik rehberlikle şekillenmiş olur. Bu iddialar asla resmiyete tam olarak yansımaz, ancak Haluk Özdil gibi araştırmacılar bu söylentilerin gerçeğe daha yakın olduğunu ileri sürer.

Savak’ın Modern Versiyonu ve Cadılık Uygulamaları

Resmen Savak ismi ortadan kalkmış olsa da İran’ın yeni nesil istihbarat yapılanmasının, benzer şekilde yetenekli çocukları seçtiği iddia edilir. Bu çocuklar, gelecekte diğer ülkelere gidebilmek veya orada üst düzey isimlerle temas kurabilmek adına çeşitli kimlikler ve dillerle donatılır. Özellikle Türkiye’ye giriş-çıkışın kolay olması, İranlı ajanların sahte kimliklerle Türkiye’de faaliyet yürütmesini pratik hale getirir. 1990’lı yıllarda Bakırköy civarında bu tür kişilere yönelik operasyonların yapıldığı bilinir. Bu operasyonlarda, sahte Türk pasaportlu çok sayıda İran uyruklu şahsın yakalanması, konunun ciddiyetini gözler önüne serer.

Haluk Özdil, İran’daki “cadılık” ve “maji” uygulamalarının Mossad’dan farklı olduğunu, daha ziyade dini mistisizmle harmanlanmış bir büyü formuna dayandığını belirtir. Bu formda yine cinler, büyüsel ritüeller ve gizemli dualar kullanılır. Hedef ülke veya hedef kişi, güven tesis edilerek etkilenmeye çalışılır. İran gibi güçlü bir dini otoritenin bulunduğu yapıda, manevi unsurların istismar edilmesi, Mossad’ın “modern new age akımları” istismar etmesine benzer şekilde, etkili sonuçlar verebilir.

Devletler Arası Casusluk ve Büyü

İstihbaratın Sonu Gelmeyen Yöntemleri

Haluk Özdil, istihbarat dünyasının yalnızca teknoloji, silah veya klasik ajanlık metotlarıyla sınırlı olmadığını vurgular. Tarih boyunca gizli servisler, insan psikolojisini ve manevi inançları birer silah olarak kullanmıştır. Nazilerin medyum ve falcılardan yararlandığına dair tarihi kayıtlar bulunduğu gibi, CIA’nin zihin kontrolü deneyleri (MK-Ultra gibi projeler) de dünya gündemine yansımıştır.

Mossad ve Savak örneği de bu zincirin devamı gibidir. Burada “cadılık” veya “büyü” sadece bir kelime olarak kalmaz; gerçekte stratejik bir enstrüman haline gelir. Oluşturulan “cadı ajanlar,” başka boyutlardan güç aldığını iddia etse de istihbarat operasyonlarına hizmet eden sistemli ve disiplinli birer profesyoneldir. Aynı şekilde, üst düzey yöneticilerin gizli sırlarını hem tuzak olarak kullanabilir hem de bu sırları ülke politikasını şekillendirmede koza dönüştürebilir.

İstihbarat Takibi ve Sessiz Onay

Özdil, tüm bu “cadı” veya “büyü” pratiklerinin elbette hedef ülkeler tarafından da izlendiğini ekler. Örneğin Türkiye’de Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), benzer faaliyetleri izliyor olmakla birlikte, bazen bu operasyonların devamına izin vermeyi stratejik olarak tercih eder. Bunun nedeni, o cadının kimlerle bağlantı kurduğunu tespit etmek veya gerektiğinde dezenformasyon sızdırmaktır. İstihbarat servisleri, tuzaklara karşı karşı taktikler geliştirerek, bu gizli seansları avantaja dönüştürebilir.

Dolayısıyla, bir ülkede “cadılık” faaliyetinde bulunan ve üst düzey isimlere seans veren bir kişinin varlığı, mutlaka sıfırdan keşfedilmemiş olabilir. Bilakis, kimi zaman güvenlik birimleri bilerek sessiz kalır ve o noktaya kimlerin geldiğini, nasıl temaslar kurulduğunu, hangi bilgilerin servis edildiğini takip eder. Bu karşılıklı satranç oyunu, ülkeler arası istihbaratın en gizli ve karanlık alanlarından birini oluşturur.

Son Söz

Araştırmacı Yazar Haluk Özdil’in ortaya koyduğu bu tablo, sıradan bir “cadılık” veya “büyücülük” hikayesi olmanın ötesine geçiyor. İşin içinde çarpıcı düzeyde profesyonel bir istihbarat örgütlenmesi, çok küçük yaşlardan itibaren çocukların eğitilmesi, hipnoz ve zihin kontrolü tekniklerinin kullanılması, hatta cinlerle karar alma iddiaları gibi konular yer alıyor. Tüm bu iddialar, modern dünya siyasetindeki güç ilişkilerinin görünenden çok daha komplike bir yapıda ilerlediğini düşünmemize neden oluyor.

Bu noktada, cadılıkla ilgili kavramların bütünüyle hurafe veya masal olmadığını, aksine bu tür mistik inançların kimi zaman devletlerin stratejilerinde araçsallaştığını görmek mümkün. Elbette tüm bu anlatılanlar, kesinkes kanıtlanmamış veya resmî makamlarca doğrulanmamış bilgiler şeklinde karşımıza çıkıyor. Yine de Özdil gibi araştırmacı yazarların, farklı kaynakları bir araya getirerek çizdiği tablo, üzerinde düşünmeye ve sorgulamaya değer nitelikte.

Kaynakça

  • Fawer, A. (2005). Olasılıksız. (Roman, olasılık ve geleceği görme temaları içeren kurgu eser.)
  • Harrington, G. (2019). Intelligence and Espionage in the Middle East. Londra: Calliston Press.
  • Sadıki, K. (2021). Tahran’daki konuşması ve görevden alınma sürecine ilişkin haber metinleri. (Resmî olmayan İran basın kaynakları.)
  • Tevekkül, A. (2021). Cin ve gelecek öngörüleri üzerine beyanları. (İran Meclis ve dini merci tutanak özetleri.)
  • Özdil, H. (Sözlü aktarımlar ve araştırma notları.)

Views: 0

İlginizi Çekebilir:Sahte Uzaylı İstilası Gündemde!
share Paylaş facebook pinterest whatsapp x print

Benzer İçerikler

The Dark Side of Deepseek: Hamza Yardımcıoğlu’s Claims
Deepseek’in Karanlık Yüzü: Hamza Yardımcıoğlu’nun İddiaları
Başka Dünyalar Var - Komplo Teorileri
Bize Gösterilmeyen Başka Dünyalar Var
Şener Üşümezsoy Marmara Depremi Yalan
Şener Üşümezsoy: Büyük Marmara Depremi Yalan
Explore the controversial letter allegedly written by Albert Pike in 1871, detailing a plan for three world wars to establish a New World Order. Discover its implications, connections to modern events, and whether it’s a historical conspiracy or chilling foresight.
3. Dünya Savaşını Çoktan Planlamışlar! | Albert Pike Mektubu
Deepseek Facts | Earthquake in the Technology World
Deepseek Gerçekleri | Teknoloji Dünyasında Deprem
Turkey War in the Vatican - Conspiracy Theory
Vatikan’da Türkiye Savaşı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Paranormal Dergi | © 2025 |