Şeytanın Toprağı | Paranormal Hikaye

Paranormal Hikaye | Yaylada çobanlık yapan Hüseyin’in, girilmesi yasak vadide yaşadığı korkunç gece, doğaüstü saldırı ve beklenmedik kurtuluş hikayesi. Gerçek bir paranormal olay.

Merhaba abi, adım Hüseyin. İstanbul’da yaşayan 22 yaşında genç bir kardeşinizim. Bundan iki yıl önce bizzat başımdan geçen bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum.

O zamanlar köyde çobanlık yapıyordum. Bizim köyde yazın yaylaya çıkılır ve bir buçuk ay yaylada kalınır. Köyün kadınları, çocukları ve çobanları yaylada kalırken, büyük beyler ve genç erkeklerse köyde kalırlar; tarlalarda biçerek kış için ot ve saman toplarlar. Ben de o zamanlar çoban olduğum için yaylada kalmıştım. Yaylada çobanlık yapmak zordur; 24 saat koyunları otlatıp başlarından ayrılmazsın. Öğlen bir buçuk saat, ikindi vakti ise bir saat olmak üzere günde iki kere koyunları yaylanın içine getiririz. O sırada köylü kadınlar koyunları sağarlar. Sonra tekrar dağa çıkan çobanlar, ertesi gün öğle saatine kadar koyunları otlatırlar.

Bizim orada, “Şeytanın Toprağı” denen bir vadi var. Şaşırtıcı şekilde o vadide asla ot yeşermez; kupkuru ve ıssız olur. Öyle ki, bir karınca bile bulamazsın orada. Büyükler çobanlara hep uyarılar yapar, oraya gitmemeleri konusunda.

O günlerden bir gün, o vadiye yakın bir yerdeydim. Koyunlarım doymuş ve oraya çok yakın bir yerde kendilerini yatırmışlardı. Orada sabahlamak istemiyordum ama ne yaptıysam koyunlarım adım bile atmıyorlardı. Çobanlık yapanlar bilir, koyunlar eğer istemezlerse asla bir yerden bir yere götüremezsiniz. Elimden gelen her şeyi yapmama rağmen koyunları harekete geçirememiştim. Sonunda bıkmıştım ve sinirlenip küfürler ederek oturdum. Yapacak bir şey yoktu, orada sabahlamak zorundaydım.

Eşeğimi alıp vadiye yakın bir yere getirdim ve sırtından malzemeleri indirdim. Eşeğim oldukça huzursuzdu. Köpeklerim de sanki yalvarır şekilde ince sesler çıkarıp etrafımda dönüyorlardı. Ben de aç olduklarını düşündüm, biraz ekmek ıslatıp verdim ama köpekler ekmeğe yaklaşmadılar bile. Sinirden “Ne haliniz varsa görün!” deyip çayımı yaptım ve yemeğimi yedim. Radyoyu açıp çay ve tütün keyfi yaparken etrafa bakıyordum.

Hava karardığında ilginç bir şey fark ettim. Ay ışığı etrafı hafiften aydınlatıyordu ama vadinin olduğu bölge asla aydınlanmıyordu. Sanki o taraf dünyanın sonuymuş gibi bir görüntüsü vardı. İçime hafif bir ürperti geldi. O sırada köpekler aniden ayağa kalktı, vadiye doğru kulaklarını sivriltip bakarken sağa sola gidip gelmeye başladılar. “Kurt mu geldi acaba?” deyip ayağa kalktım ve o tarafa doğru fener tutmaya başladım. Ancak fenerin ışığı oraya tutunca şaşırtıcı bir şekilde kayboluyordu. Nasıl anlatayım, sanki sonsuz bir karanlığa ışık tutuyormuşum gibi fenerin ışığı orada kayboluyordu. Denedim, biraz yaklaştım ve saçmamı (tüfeği) doldurup o tarafa doğru gittim. Koyunlarla vadi arasında oturup beklemeye başladım.

Hafif bir uyuklama tutmuştu ki aniden kafama öyle sert bir cisim düştü ki olduğum yerde yere yığıldım. Hemen ayağa kalktım, saçmamı ve fenerimi bulamıyordum. Etrafa bakmaya başladım. Aman Allah’ım, koyunlarım yoktu! Sanki yok olmuşlardı. Kafam öyle bir zonkluyordu ki ayağımın altındaki toprağı bile göremiyordum. Etrafa bakarken oldukça uzak bir yerde koyunlarımın toplandığını gördüm. Olamazdı! Ben vadinin tam ortasındaydım! Buraya nasıl gelmiştim?

Korkuyla büyük bir çığlık attım ama olanca gücümle bağırmama rağmen sesim çok az çıkıyordu. Öyle ki, normal tonda konuşan bir insanın sesi bile benim çığlığımdan daha yüksekti. Birdenbire sanki binlerce koyun bana doğru koşuyor gibi ayak sesleri gelmeye başladı. Kendimi hemen yere atıp başımı ellerimin arasına aldım ve beklemeye başladım. Öylesine korkmuştum ki “Allah Allah!” diyerek ağlıyordum.

Aniden duyduğum bir ses, “Burada Allah yok! Burada sadece karanlık var!” dedi. Etrafa bakındım. “Kimsin? Benden ne istiyorsun?” diye bağırırken tekrar konuştu: “Ben bir Tanrıyım! Seni çamur parçası! Seni burada kimse bulamaz!” dedi. Öyle iğrenç bir sesti ki, şu an size anlatırken bile tüylerim diken diken oluyor.

Aniden bir el ayaklarımdan tutup beni çekmeye başladı. Ayaklarıma bakıyordum, hiçbir şey göremiyordum. Nasıl bir eldi bilmiyorum ama verdiği his sanki bileklerimden dizime kadar kavramıştı ve ateş gibi yanıyordu. Yerde sürüklenirken ağlayıp yalvarıyordum. Birdenbire beni havaya kaldırdı. Etrafımda binlerce fısıltı, kahkaha ve çığlık sesleri vardı. İçimden, “Allah’ım, demek böyle öleceğim,” dedim. Sonra aniden fısıltılar kesildi. Kaldıran el beni bıraktı, yere düştüm. Neyse ki çok yüksekte değildim.

Yere düşer düşmez çığlıklar kulağımı patlatacak dereceye ulaştı. Başım dönüyordu. Tam o sırada vadinin içine beş tane beyaz atlı dalıp bana doğru koşmaya başladılar. Atların geçtiği her yer aydınlanıyordu. Öyle bir şey gördüm ki, aman Allah’ım! Bu aydınlanan yerlerde yüzlerce siyah yaratık vardı! Allah’ım, onları bir daha görmeyi nasip etmesin! Simsiyah, kıllı ve gözleri ateş gibiydi. Boynuzları koçboynuzu gibi ama sapsarıydı. Dişleri sivri, kafaları ve ayakları ters biçimdeydi. Çığlık çığlığa kaçmaya başladılar. Tam o sırada öyle bir ışık patlaması oldu ki olduğum yere yığıldım.

Gözlerimi açtığımda yaylada bir evin içindeydim ve her yerim ağrıyordu. Ayağa kalkmakta zorlanıyordum. Az sonra içeri iki kişi girdi; biri imam, diğeri Sadık amcaydı. Sadık amca beni hep uyaran, “O tarafa gitme,” diyen, çok sevdiğim bir köylüydü. Sadık amca, “Nasılsın evlat?” diye sordu. Ben hala korkuyordum ve akşam olanlar bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu. Aniden titremeye başladım. İmam hemen ayetler okumaya başladı. Dilim tutulmuştu, konuşamıyordum. Su içirdiler ama uzun bir süre hiç konuşamadım.

O gün çobanlığı bıraktım ve bir daha asla çobanlık yapmamaya karar verdim. Dilimin açılması altı ayı buldu. Yaklaşık bir buçuk sene sonra Sadık amca ile karşılaştım ve beni görünce çok sevindi. Oturduk ve konuşmaya başladık. Sadık amcaya, “O gün ne oldu? Beni nasıl buldunuz?” diye sordum. Sadık amca anlatmaya başladı:

“Bak oğlum, o gün rüyamda senin karanlığın içinde durmadan ağlayıp bağırdığını gördüm. Aniden uyandım ve ‘Hayırdır inşallah,’ deyip dışarıya çıktım. Bir şey fark ettim; kapıda senin çobanlık yaptığın sopa duruyordu ve kanlıydı! Hemen köylüye haber verdim. İmam, muhtar ve köylü ile beraber traktöre binip yaylaya doğru geldik. Yayladaki evlere dağıldık ve senin koyunları hangi tarafa götürdüğünü öğrendik. Sonra vadiye doğru son sürat traktörle geldik. Baktık ki koyunların oradaydı ve köpekler delirmiş şekilde havlayıp duruyordu. Koyunlara yaklaştık ama seni bulamadık. İmam aniden ‘Durun!’ diye bağırdı. Hepimiz imama baktık. İmam vadinin içine doğru sinirli bir şekilde bakıyordu ve bize ‘Onu götürmüşler, öldürecekler!’ dedi. Cübbesinin içinden bir şey çıkardı ve okumaya başladı. O sırada vadide değişik şeyler oluyordu, hepimiz hayret etmiştik. Vadinin içinde beyaz bir ışık patlaması oldu. Hepimiz gözlerimizi kapattık. Az sonra senin yürüyerek karanlığın içinden çıktığını gördük. Seni alıp hemen eve getirdik. Birkaç köylü de koyunları getirdi. Bak evlat, sanırım Müslüman Cinler senin durumunu bana haber verdiler.”

Ben şaşkın bir şekilde dinliyordum. Oradan nasıl yürüyerek gelmiştim? Hiç hatırlamıyorum. O günden sonra her gün Allah’a dua ediyorum, beş vakit namazımı kılıyor ve şükrediyorum. Allah bizleri o varlıkların şerrinden korusun inşallah. Allah’a emanet olun.

Views: 13

İlginizi Çekebilir:Türbedeki Sır | Paranormal Hikaye
share Paylaş facebook pinterest whatsapp x print

Benzer İçerikler

Mustafa's Lantern | Paranormal Story
Mustafa’nın Feneri | Paranormal Hikaye
The Paper Collector and the Black Dog | Paranormal Story
Kağıt Toplayıcısı ve Kara Köpek | Paranormal Hikaye
Mosque Terror at 3 AM | Paranormal Story
Gece 3’teki Cami Dehşeti | Paranormal Hikayeler
Atrocity Through the Eyes of an Infidel Jinn | A Paranormal Story
Kafir Bir Cinin Gözünden Vahşet | Paranormal Hikaye
Eve Dönen Oğul ve Şapkası | Paranormal Hikaye
Eve Dönen Oğul ve Şapkası | Paranormal Hikaye
Mysterious Fire in Yörük Village | A Paranormal Story
Yörük Köyünde Esrarengiz Ateş | Paranormal Hikaye

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Paranormal Dergi | © 2025 |