Tövbekar Sihirbazın İtirafları | Gerçek Yaşam Öyküsü

Gerçek Yaşam Öyküsü: Yemenli tövbekar sihirbaz Davut’un itirafları: Şeytanlarla yapılan anlaşma, korkunç ayinler, tövbe süreci, verilen kurbanlar ve imtihanlarla dolu dehşet verici gerçek bir yaşam öyküsü.

Ben Yemenli, tövbe etmiş sihirbaz Davut bin Muhammed Ferhan. Şimdi size başımdan geçenleri anlatacağım.

Benim babam büyük bir sihirbazdı. Ben daha bir yaşlarındayken şeytanlar tarafından sara hastalığına tutulmuştum. Annem bu olayı babama anlatınca, babam da beni şeytanlara hibe etmiş, yani oğlunu şeytanların hizmetine vermiş. O günden sonra hiç sara hastalığına tutulmamıştım. Ben 11 yaşından sonra ufak tefek işaretler görmeye başladım ancak asıl işe babam öldükten sonra başladım. Babam ben 14 yaşındayken vefat etti. Babam vefat ettikten sonra, içinde bazı tılsımların olduğu ve babamın benden gizlediği kitapların yerini buldum. O kitapları okumaya başlayınca sihir işine girmeye başladım. Tılsımları okuduktan sonra büyük şeytanın huzuruna çıkma vakti geldi.

Şeytan, dıştan güzel görünen bir şekilde önümde belirdi. Beyaz elbise ve uzun saç ile karşımdaydı. Bana kendisinden bir şeyler istememi söyledi. Ben de bana şeytanlardan yardımcı vermesini talep ettim. Bir müddet gözümden kayboldu. Ben tılsımları okumaya devam edince, bana şeytanlardan oluşan bir grup yardımcı gönderdi.

Sihirbaz olmak isteyen kişinin ilk yapması gereken şey halvete çekilmektir. Ben insanlardan uzak bir mağaraya gittim. Buraya gelince 40 günlük bir görev yapmamı istediler. Kırk gün boyunca her gün Kur’an’ı tam ortasından iki parçaya ayırıp sağ ve sol ayağımın üzerine koymamı ve bütün yerleri Kur’an’ın yırtık sayfalarıyla kaplamamı söylediler. Kur’an’ın üzerine pislikler koymamı, yine kırk gün boyunca hiçbir şekilde su ile temas etmememi istediler. Bu, sihirbaz olmak isteyen kişiden istenen ilk görevdir. Kırk gün sonra çıkınca kokumun köpek kokusundan da pis olduğunu hissettim.

Bu vakitten sonra artık sihirbaz olmuştum. Allah, Kur’an okumamı, zikir meclislerinde oturmamı ve salihlerle durmamı yasakladılar. Ben yanıma gelen hastaları kandırmak için abdestsiz bir şekilde namaz kılıyordum. Tekbirden başka hiçbir şey okumuyordum. Secdeye gideceğim zaman şeytan sureti önümde beliriyordu ve ben ona secde ediyordum. Yine benden şeytana kurban kesmemi istiyorlardı. Kurbanı da hiç beyaz tüyü olmayan siyah horoz veya koyun olarak istiyorlardı; şeytanlar siyah rengi çok severler.

Ben insanlara kerametli bir şeyler hayal ettiriyordum. Hastanın etrafında gezerek içimden tılsımlar okuyordum ve şeytan benim içime giriyordu. Sonra elime bir hançer alıp iki elimle çelik yeleğime batırmış gibi yapıyordum. Şeytan onlara hançeri batırdığımı gösteriyordu ancak benim üzerimde şeytanların yapmış olduğu zırh vardı. Onlar da bunu keramet olarak zannediyordu. Aslında ben kendime bir iğne yaptırmaktan korkan bir insanım. Bir keresinde ben tam bunu yaparken içeri Ayetel Kürsi’nin başını okuyan bir adam girdi. Odadaki ve içimdeki şeytanlar hemen kaçıp gitti ve bu sefer hançer gerçekten bana saplanmıştı! Hastaneye kaldırıldım ve 3 ay boyunca bunun acısını çektim. İşte, şeytanların tuzağı çok zayıftı.

Bir keresinde yeni sihir yapımından çıkmıştım ve üç katlı bir evin orta katında bir dairede istirahat etmek için yatmıştım. O gece hayatımı değiştiren bir rüya gördüm ve o rüya vesilesiyle tövbe ettim. Rüyamda öldüğümü, yıkanıp kefenlendiğimi ve kabre koyulduğumu gördüm. Kabir çok sessiz ve korkutucuydu, etrafında hiçbir nur veya ışık yoktu. Sonra bana bazı melekler gelip sorular sormaya başladılar ve benden namaz kılmamı istediler. Ben namaz kılmak için bir yer ve abdest almak için bir su istedim. Bana içinde suyun kaynadığı büyük bir tencere getirdiler. Ben onun içinde namaz kılmak ve onunla abdest almak istemedim. Bir yerden bir el çıkıp beni göğsümden tuttu ve yukarı kaldırdı. Tam beni tencerenin içine atacakken ben bütün gücümle bağırmaya başladım. Bu sırada uykumdan, komşuları uyandırmam ile uyanmıştım. Bağırmışım, onlara gitmiş ve beni kaldırmaya gelmişlerdi. “Bir şey yok, sadece bir rüya,” dedim ve onları gönderdim.

Sonra tekrar uykuya daldım ve kendimi yüksekte olduğu yerde gördüm. O tencerenin içinde sihirbaz babamın olduğunu gördüm. Tam beni tencereye götürürlerken babam bana şöyle dedi: “Ey oğul! Hemen buradan kaç! Batılı bırak, Hakka tabi ol! Senin hâlâ namaz kılmaya ve ibadet etmeye vaktin var!” Ben bu sözlerden sonra uykudan uyandım, tövbe etmeye karar vermiştim. Şeytanlarla olan ilk savaşım bu niyet ile başlamıştı.

Banyoya girdim ve gusül aldım. Odaya geri döndüğümde odada bir sürü çıplak kadın gördüm; şeytanlar beni kendilerine geri çekmek istiyorlardı. Ben onların hiçbirine aldırış etmedim ve namaz kılmaya başladım. Tam secdeye gideceğim vakit o kadınlardan biri avret mahallini secde edeceğim yere getirdi. Ben de içimden dua ettim ve kadın oradan kaçtı. İkinci rekatta tekrardan önümde zina eden erkek ve kadınlar gördüm ve namazıma devam ettim. Selam verdikten hemen sonra Cuma günü sabah ezanı okundu.

Ev sahibiyle beraber camiye namaza gitmek istedim. Camide namaz kıldıktan sonra kendimi başka bir insan olarak hissettim, sanki hayatım boyunca hiç yaşamamış gibiydim. Cuma namazı vakti geldi. Ben de yakındaki değil, uzaktaki camiye gittim. Oradaki Şeyh de Allah’ın takdiri, sihirbazların İslam’daki hükmünü ve ahiretteki cezalarından bahsetti. Orada imanım kuvvetlendi ve o Şeyh’e başımdan geçenleri anlattım. O da bana yardımcı olup bazı ayet ve duaları öğretti.

En son ailemin yanına gittim ve eşime olanları anlattım. Ya sihirbazlığa geri döneceğim ve birçok mala sahip olacağız ya da iman üzerine sebat edeceğim ve burada oğlumu ve mallarımı kaybedeceğim dedim eşime. Eşim çok sevindi ve tövbe üzerine sebat etmemi istedi. Ben de tövbe üzerinde sebat ettim.

Bu yoldaki ilk kurbanım 9 yaşındaki oğlumdu. Biz yemek yerken birdenbire şişmeye başladı, bedeni parçalandı ve gözleri yerinden çıktı. Bu şekilde saniyeler içinde önümde vefat etti. Sonra 6 yaşındaki oğlum büyük bir imtihan ile vefat etti. Eşim hamileliğinin dokuzuncu ayında iken birdenbire doğal olmayan bir kanama başladı. Hastaneye gittiğimizde çocuğun gözükmediğini söylediler. Eşimi rukyeci bir Şeyh’e götürdüm. Şeyh okurken şeytan dile geldi ve “Eğer Davut tövbesinden geri dönmezse, eşini ve kendisini öldürene kadar onları terk etmeyeceğim!” dedi. Ancak biz hâlâ tövbemiz üzerine sebat etmekteyiz, Elhamdülillah.

Bunları size anlatmamın tek sebebi, sihirbazların yaşadığı korkuyu ve zilleti görmeniz ve şeytanların tuzaklarının ne kadar zayıf olduğunu bilmenizdir.

Views: 14

İlginizi Çekebilir:Eve Dönen Oğul ve Şapkası | Paranormal Hikaye
share Paylaş facebook pinterest whatsapp x print

Benzer İçerikler

Eve Dönen Oğul ve Şapkası | Paranormal Hikaye
Eve Dönen Oğul ve Şapkası | Paranormal Hikaye
The Jacket in the Cemetery | A True Ghost Story
Mezarlıktaki Ceket | Gerçek Hayalet Hikayesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Paranormal Dergi | © 2025 |