Yatağımdaki Gölgeler | Gerçek Korku Hikayeleri

Gerçek Korku Hikayesi: Çocukluktan beri süregelen kabusların korkunç bir musallata dönüşmesi. Gölge varlıklar, ürkütücü sesler, eski bir büyü ve dualarla bulunan huzurun gerçek hikayesi.

Ben 30 yaşında, evli ve iki çocuk sahibi bir bayanım. Kendimi bildim bileli hep korkunç rüyalar görmüşümdür. Ama çoğu zaman orman veya mezarlık gibi ürkütücü yerlerde, yüzlerini göremediğim, daha doğrusu gölge olarak gördüğüm kişiler beni kovalayıp yakalamaya çalışırdı. Ben ise rüyada da olsa bir şekilde onlardan kurtulmayı başarmıştım.

İki sene önce yine bir rüya ile hayatım altüst oldu; gerçek ile rüya arasında sıkışıp kaldığım yer… Ben o gece yatakta sağ tarafıma dönük yatıyordum. Kapı da sol tarafta, yani arkamda kalıyordu. Omzum yanar gibi oldu, pek önemsemedim doğrusu, çocuk sıkıştırmıştır herhalde diye düşünmüştüm. Daha sonra tekrar uyuyup uyumadığımı hiç hatırlamıyorum. Tırnakları neredeyse 15-20 santime yakın bir el, omzumdan beni kendine çekerek arkamdan sımsıkı tuttu. Tırnaklarını omzuma geçirmiş vaziyette beni kapıdan çıkarmaya çalışıyordu. Nefes almakta güçlük çekiyordum. Tek hatırladığım, o simsiyah, çok korkunç tırnakları olan el ve sadece tek diyebildiğim Allah lafzı oldu.

Uyandım, daha doğrusu ben uyandığımı sandım. Oğlum gelerek, “Ne oldu anne?” dedi. Ben ona döndüğümde suratı bir değişikti ve bana avucunu gösteriyordu; kanla yazılmış üçgende Arapça harfler vardı. Diğer eliyle elimi tutup avucumu açtı; benim de elimde aynı şekiller vardı! Uyandığımda hala karşımda duruyordu. Rüya içinde rüya görüyor gibiydim. O kadar çok korktum ki hemen eşimi uyandırdım. Yatağımızın başında, avucunu bana gösteren oğlumu işaret ettim. Eşim boş boş yüzüme bakarak, “Ne oldu yine?” diye sordu. İşaret parmağımla göstererek, “Görmüyor musun gerçekten?” diye sordum. Eşime anlattığımda benimle dalga geçti.

Gündüz olunca ben de pek önemsemedim, “Kötü bir rüya gördüm sadece,” diye avutuyordum kendimi. Nereden bilebilirdim bunun bir başlangıç olacağını? Eşim uzun yol şoförü. O yola çıktıktan sonra ev işleriyle uğraşırken akşam oldu ve benim vesveselerim başladı. Odadan mutfağa gidiyorum, ensemde sanki bir nefes, bir gölge… Korktuğum için gece yanıma oğlumu alıp yattım.

Gerçeği hayalden ayırt edemez olmuştum. Rüya mıydı yoksa gerçekten mi oluyordu, bilmiyorum. Yine kulağımda bir ses ismimi defalarca tekrarlıyordu. Ben öylece kalakaldım, dilim tutuldu, hareket edemiyordum. Aklımdan “La ilahe illallah” geçirerek kendime geldim. Odada üç tane gölge vardı! Biri başucumda, diğeri ayakucumda, bir diğeri de tam göğsümde oturuyordu!

Sonrasında her günüm böyle geçmeye başladı. O üç gölge varlık her gece yanımdaydı. Olanları eşime anlattığımda, “Senin psikolojin bozulmuş,” demekten başka bir şey söylemiyordu. Bu da beni daha kötü yapıyordu, kendimi delirmiş hissediyordum. Eşim üç günde bir gelirdi ve onun gelmesi demek, benim kendimi bir nebze de olsa güvende hissetmem demekti.

Eşim evde olduğu bir gecede, ben eşimden önce uyumuştum. Eşim de salonda televizyon izliyordu. Ne kadar uyudum bilmiyorum. Rüzgar sesiyle birlikte oğlumun sesini duyuyordum kulağımda. Pencereden geliyordu sesi: “Hadi anne, anne hadi çık!” Yataktan fırlayıp kapıya nasıl koştuğumu bilemezsiniz. Yüzümde patlayan bir tokatla sarsıldım. Eşim çok kızmıştı, “Nereye gidiyorsun?” diye bağırıyordu. “Oğlum beni çağırıyor,” dedim. O da uyuyan çocuğu göstererek, “Kendine gel, iki saattir uyuyor çocuk,” dedi. Ağlayarak pencereyi açtım; ne rüzgar vardı ne başka bir ses. Daha sonra eşim yanıma geldi ve kızarak, “Hadi uyu, ben yanındayım,” dedi. Uyumaya korkuyordum ama gözlerim uykuya yenik düşüyordu. Ben kendimden geçip gözlerimi kapattığım anda korktuğum başıma geldi. Aynı gölgeler, aynı sesler… Tek kelime edemezsin! Çıldırıyordum! Kulaklarımı tıkayıp kafamı yastığa gömüyordum. Eşim ise mışıl mışıl uyuyordu. Onu çok kıskandım o anda. Tek yapabildiğim, “Ben ne yaşıyorsam sen de aynısını yaşa!” demek oldu. Çünkü beni hiç anlamıyordu.

Bir iki gün sonra öğle vakti kardeşim aradı. “Ben her aradığımda uyuyorsun abla, neyin var senin?” diye sordu. Önce anlatmak istemedim. Kendimi eve hapsetmiştim, kimseyi görmek, duymak istemiyordum. Hayatın anlamını yitirmiş gibi geliyordu, dipsiz kuyuya düşmüş savruluyor gibiydim. Ama birilerine anlatmam gerekiyordu. Kardeşime anlattığımda, “Abla bir hocaya git, yaşadıkların normal değil,” demesi bana bir umut oldu.

İlk başta internetten bulduğum bir hocayı aradım, meşhur biriydi, ismini vermek istemiyorum. Doğum tarihimi ve annemin ismini istedi, ben de verdim. Bana tek dediği, “Üç harflilere bulaşmışsın,” oldu. Ben nedense inanmak istemedim. Tekrar kardeşimi aradım. Benim için yaşadığı şehirdeki bir hocaya gitti. Hocanın ne söylediyse artık, bana söylemiyor. Beni hoca ile konuşturdu. Hoca, “Seni okuyacağım telefonda. Söylediklerimi tekrar et. Sıkı bir yere otur,” dedi. Elime su bardağı alarak dinlemeye, bir yandan da hocanın dediklerini tekrar etmeye başladım. O an sanki en yüksek bir elektrik akımına kapılmış gibi titremeye başladım. Telefondaki hoca sustu, “Seni tehlikeye atamayız, yarın tekrar edelim,” dedi.

Ertesi günü beklemeye başladım. Sabahın ilk saatlerinde kardeşim aradı. Ne yaşadıysa artık, o kadar korkmuştu ki! “İyi misin?” diye sordum. “Abla sen nasıl dayandın bunca zamana kadar?” diyerek ağlıyordu. Gece ona da gitmişler ve “Ablanla uğraşmayı bırakın!” demişler. Benim yüzümden bunu yaşamasına çok üzülerek, “Hocaya git, hem seni hem beni okusun,” dedim. Hoca telefonlara bile cevap vermemiş. Kardeşim yanına gittiğinde ise, “Ben okumam, sabaha kadar uyutmadılar,” demiş. Benim umudum bitmiş oluyordu.

Ama bu meseleden kardeşim sayesinde annemin de haberi oldu. O da araştırıp komşuların gittiği bir kadın bulmuşlar. Bir gün dedikleri kadına gittik. Ben oturdum, kadın transa geçmiş gibi durup bir şeyler mırıldandıktan sonra benim yaşadığım her şeyi bir bir anlattı. Yapılan bir büyünün etkisi altına girmişim; çocukluğumdan gelen ve benim çocuğuma dahi etki edebilecek bir büyüymüş! Şaşırıp kalmıştık. “Kim, neden böyle bir şey yapardı ki?” diye soruyorduk birbirimize. Annem, “Siz bozabilir misiniz?” dediğinde 600 lira para istedi. “Efendi anne, hadi gidelim,” diyerek çıktım, kabul etmedim.

O gün eşim annemlere geldi. Annem olanları anlattı. Eşim tekrar, “Saçmalıyorsunuz,” deyip dalga geçti. Eve geldik. “Sen uyu, ben uyumaya korkuyorum,” dedim. Bana kızmaya başladı, “Bir doktora git, deliriyorsun!” gibi sözler söylüyordu. Çok sinirlenmiştim, “Sen de yaşa!” dedim ve yattım.

Sabah uyandığımda eşim yatak odasında bir ileri bir geri volta atıyordu. Korkmuş bir yüz ifadesi vardı. Uyandığımı görünce, “Hemen kalk! Hoca mı bulursun, başka bir şey mi bulursun, ben bilmem! Bu iş çözülsün!” dedi. Ne olduğunu sorduğumda anlatmadı. Öğle vakti ev sahibi geldi eşimle birlikte. Mutfağa çay koyup bir şeyler hazırlamaya gittiğimde eşim onlara anlatmış. Onlar da birini tavsiye etmiş; o da hocası emekli bir imammış, zamanında bu işlerle de ilgilenmiş. Bunu duyar duymaz içime bir ferahlık geldi.

Akşam oğlum, eşim ve ben derman bulmak için gittik. Bu hoca işin içinde hiç para olmadan, sadece hayır duası almak için okuyor ve yardım ediyordu. Daha evine girer girmez beni bir ateş bastı, gitmek, oradan bir an önce çıkmak istiyordum. Hoca konuşuyor, benimse “Sus hoca, ne olursunuz!” diyesim geliyordu, sesine bile tahammülüm kalmamıştı. Hoca bayağı bir okudu üçümüze de. Üzerimdeki büyüyü bozmak için birtakım şeyler yaptı. Daha sonra bazı dualar yazdı, belli sayılarda okumam için. Temizleyip uğurladı.

Hocanın evinden çıktığımızda bir hafifleme gelmişti, bir nebze dahi olsa korkmuyordum artık. Gece hocamın dediği duaları okuyup yattım. İlerleyen saatlerde uyandığımda mutfağın balkon kapısı açıldı. Gözlerimle gördüm ve o ses yine beni çağırıyordu. Ama bu sefer başucuma gelemediler. İkinci ve üçüncü okumamdan sonra, psikolojik olarak mı bilmem, kendimi iyice güvende hissetmeye başladım. Eski neşem yerine gelmeye başladı, her şey anlam kazanıyordu. Eden kurtulduğuma şükrediyordum.

Aradan iki ay geçti ve eşime tekrar o gece ne olduğunu sorduğumda, “Sana inanmadığım için özür dilerim,” dedi ve anlatmaya başladı: Ben o gece uyurken fısıltı şeklinde sesler duymuş ve yatağın sallanmasıyla uyanmış. Başucumuzda yüzü görünmeyen, insan mı hayvan mı ne olduğu belli olmayan bazı varlıklar varmış. İçlerinden biri göğsünün üzerinde oturuyormuş. Panikle bağırmış ve yataktan sıçrayarak uyanmış. Daha doğrusu, sıçradığı anda uyandığını sanmış. “Oh be rüyaymış,” deyip tam yatacağı sırada kapı tarafından gelen fısıltı sesleri duymuş. Gözlerini dikmiş kapıya doğru bakarken, gözlerim kapalı yataktan doğrulmuşum ve seslerin geldiği tarafa yönelmişim. Eşim panikle fırlayıp beni tutmuş ve yatağa yatırmış. Sonrasında sabaha kadar uyuyamamış.

Şimdi o günlere göre çok rahatım ama dualarımı okumayı bıraktığım anda gece rahatsız ediyorlar. Yalnız değiliz bu dünyada. Allah’ım hepimizi kötü niyetli, gözlerimizin gördüğünden görmediğinden korusun. Tek silah onlara karşı dua.

Views: 7

İlginizi Çekebilir:13 Numaralı Kasadaki Büyü Kitabı | Gerçek Korku Hikayesi
share Paylaş facebook pinterest whatsapp x print

Benzer İçerikler

The Hodja in Karbala | A True Horror Story
Kerbela’daki Hüddam | Gerçek Korku Hikayesi
The Power I Stole From the Fortune Teller | True Horror Story
Falcıdan Çaldığım Güç | Gerçek Korku Hikayesi
The Sarcophagus Curse | True Horror Story
Lahdin Laneti | Gerçek Korku Hikayesi
The Treasure Hunt in Çorum | A True Horror Story
Çorum’daki Define Kazısı | Gerçek Korku Hikayeleri
The 4 PM Backgammon Appointment | A True Horror Story
Saat Dörtteki Tavla Randevusu | Gerçek Korku Hikayesi
Haunted Villa Construction | A True Horror Story
Musallatlı Villa İnşaatı | Gerçek Korku Hikayesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Paranormal Dergi | © 2025 |